COVİD-19 PANDEMİSİ KISITLAMALARININ HUKUKİ DAYANAĞI
VE
KISITLAMALARIN NORMLAR HİYERARŞİSİ AÇISINDAN HUKUKİ DEĞERLENDİRMESİ
Ülkemizde 11.03.2020 tarihi ile etkileri görülmeye başlanan ve DSÖ tarafından küresel salgın ilan edilen Covid-19 pandemisi nedeni ile birçok alanda kısıtlamalara, tedbirlere ihtiyaç duyulmuş, genel olarak düzenlemeler cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve genelgeler ile yapılmıştır. Aşağıda genel olarak bu kısıtlama ve tedbirlerden ve bunların yöntemlerinin hukuka uygunluğu konusu üzerinde durulacaktır.
Bilindiği üzere daha önce yakın tarihte dünya üzerinde “İspanyol Gribi” adında bir pandemi süreci yaşanmış, devam eden 1. Dünya Savaşı nedeni ülkeler duruma hazırlıksız yakalanmış ve savaşı daha çok önemsedikleri için asker sevkiyatları ve mühimmat fabrikalarında salgın daha da hızla yayılmıştır. Salgının seyrine getirilen basın sansürü haklı habersiz bırakmış, hükümetlerin geç önlemler alması, bilim insanlarının tavsiyelerine dinlememeleri ile salgın milyonlarca insanın ölümü ile sonuçlanmıştır. Söz konusu süreç içinde alınan veya alınmamış önlemler hep tartışılmış, salgın sadece insani değil siyasi sonuçlara da sebep olmuştur. Hindistan’ da İngiltere tarafından alınan sert önlemler nedeni ile bağımsızlık hareketleri güçlenmiş bununla birlikte küresel düzeyde İngiltere hâkimiyetinin sonunu getirmiştir. Gribin aktif iş gücünü yok etmesi, sanayileşmiş ülkelerde işgücü sıkıntısına yol açmış, 1917’de Rusya’da Bolşevik devriminin gerçekleşmesi dünyanın birçok yerinde işçi ayaklanmalarını cesaretlendirmiş, 1918 sonbaharında dünya çapında işçi grevleri ve antiemperyalist protesto dalgası görülmüştür. Yine Güney Afrika’da beyazların hastalıktan siyahları sorumlu tutarak yerleşim yerlerini ayırması, ayrımcı Apartheid rejimini ortaya çıkarmıştır.
Salgın hastalıklar, Avrupa’da Orta Çağ’ın feodal düzeninin ortadan kaldırılmasının, ulus devletlerin meydana çıkmasının, tarıma dayalı ilişkilerin yerini ticaretin almasının, salgın hastalıklardan kaçan insanların coğrafi keşiflere yönelmesiyle sömürgeciliğe dayalı yeni bir dünya düzeni kurulmasının yolunu açmıştır.
Birinci Dünya savaşı sırasında ortaya çıkan salgın hastalıklar 20’inci yüzyılı şekillendirmiştir. Nitekim Çarlık Rusya’sı üzerinde Sovyetler Birliği’nin kurulmasına ve dünyanın kapitalist-sosyalist olarak iki bloka bölündüğü 80 yıllık bir döneme tifüs salgını yol açmıştır.
Yaklaşık bir buçuk yıldır dünyanın tamamında insanları anayasal haklarından mahrum eden, sosyal hayattan kopararak evine hapseden, ülkeleri sınırlarını kapatmak zorunda bırakan, seyahati özgürlüğünü ve ticaret serbestisini neredeyse ortadan kaldıran koronovirüs, daha önceki salgın hastalıklar kadar ölümcül olmayacak ise de devletlerin halklarını korumada hazırlıksız ve başarısız oluşu, kendisini önemsiz ve değersiz hisseden halkların devletlerine güvenlerini yitirmesi, salgın hastalık sırasında devletler arasında umulan iş birliğinin olmayışı, muhtemelen modern uluslararası sistemin sonunu getirecek toplumsal hareketlere neden olacak ve yine bir salgın hastalık yeni bir dünya düzeninin kurulmasının yolunu açacaktır.
Ülkemizde de salgının açığa çıkması ile birlikte salgının etkilerinin azaltılması ve salgının yok edilmesi adına dünyaya paralel önlemler alınmış, birçok alanda özgürlükler kısıtlanmıştır. Bu kısıtlamaların hukuki dayanağı ve kısıtlamaların getirilme usulünün hukuka uygunluğu gündemden düşmemekte, salgınla mücadele olağanüstü hal ilan edilmeden olağan hukuk düzeninde alınan tedbirlerin hukuki varlığı tartışılmaktadır. Bu nedenle öncelikle konu ile ilgili yasal düzenlemeleri incelemek, ancak bunu yaparken de hastalık taşıyan kişi ile sağlıklı kişinin ayrı ayrı değerlendirilmesi ve yine tedbirlerin ortaya çıkış şekline bağlı olarak hukukiliği sorununun ele alınması gerekmektedir. Şöyle ki;
KİŞİ HAK VE HÜRRİYETLERİNİN KISITLANMASINA DAİR YASAL MEVZUAT
Anayasamız ve 1593 sayılı yasa ve son dönemlerde il bazında kısıtlamaların daha yoğun uygulandığı dikkate alınarak 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nu ve TCK 195. Madde çerçevesinde değerlendirme yapılacak olursa;
1-Anayasa’nın:
2- Yürürlükte olan mevzuatımızda, bulaşıcı hastalıklar konusunda ayrıntılı düzenleme içeren kanun, 24.4.1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu:
3-5442 sayılı İl İdaresi Kanunu
4-TCK madde 195
NORMLAR HİYERARŞİSİ AÇISINDAN KARARNAME VE GENELGELERLE KİŞİ HAK VE HÜRRİYETLERİNİN SINIRLANDIRILMASININ HUKUKİ DURUMU
Normlar hiyerarşisi;
Hukuk devleti kavramının en önemli özelliklerinden biri kuşkusuz hukuki güvenlik ve öngörülebilirliğin varlığıdır. Hukuki güvenlik ilkesi aynı zamanda anayasal bir haktır. Bunun sağlanabilmesi içinde hukuki normlar arasında kademeli bir düzenin belirlenmesi gerekmektedir. Normlar hiyerarşisi ile tabir edilen bu düzen hukuk normlarının derece ve kuvvetini belirlemektedir. Buna göre normların sıralanması anayasa, usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler, kanun, kanun hükmünde kararnameler, tüzük, yönetmelik ve adsız düzenleyici işlemler olarak tabir edilen genelge ve tebliğ benzeri işlemlerdir.
Covid-19 pandemisi nedeni ile yürürlüğe giren kısıtlamaların CBK ve genelgeler ile yapıldığı, yönetmelikler ile ayrıntılandırıldığı düşünülecek olursa bu iki hukuki kaynağın normlar hiyerarşisindeki yerinin ayrıca ele alınması gerekmiştir.
CBK yetkisi kanundan değil, doğrudan Anayasa'dan kaynaklandığı için, aslî düzenleme yetkisidir. CBK şeklî anlamda yürütme, maddî anlamda yasama işlemidir. Bu düzenleyici işlem yürütme yetkisine ilişkin olup, kanunla düzenlenmeyen alanı doğrudan düzenliyor ise kanun nitelinde sayılmaktadır. CBK yürütme dışı konulara giremez, hakları sınırlayamaz, temel haklar ve kişi hakları ile siyasi haklar düzenleyemez, Anayasada sadece kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda ve kanunda açıkça düzenlenmiş konularda çıkarılamaz. Bu durumda hukuki mantık ile bakıldığında kanunlar ile düzenlenmeyen alanlarda çıkarılacağı için kanunla çatışamaz. Ancak bir belirsizlik var ise kanunlar geçerlidir.
OHAL CBK larının ise hiyerarşideki yeri daha farklıdır. AYM denetimi dışındadır. Belli kısıtlamalar dışında kişi hak ve hürriyetleri hususunda kısıtlama getirebilir. Anayasal temel haklara kısıtlama getirme yetkisini de yine Anayasa vermektedir. Ancak OHAL'in gerekli kıldığı konularda çıkarılma zorunluluğu olduğu unutulmamalıdır.
Genelgeler ise adsız düzenleyici işlemlerden olup, anayasada telaffuz edilmeyen bir işlemdir. Dolayısı ile normlar hiyerarşisinde alt sırada olmakla birlikte, yönetmelik gibi diğer adsız işlemlerle arasındaki hiyerarşi konumuz olmadığından değerlendirilmeyecektir.
Temel hak ve hürriyetlerin CBK ve Genelgeler sınırlandırılmasının hukuki değerlendirmesi;
Yukarıda gerek kısıtlamalara ilişkin genel hukuki normları gerek ise bu hukuki normlar içerisindeki hiyerarşiyi kısaca açıklamış olduk. Bu açıklamalar bizi iki sonuca götürmektedir. Bunlardan ilki ve en önemlisi ülkemizde uygulanan kısıtlamaların hasta olan ve olmayan tüm bireyleri kapsayabilecek şekilde alınması için OHAL ilan edilmesi gerekmektedir. Ohal ilan edilmesi için anayasada genel sağlığı tehlikeye düşüren /düşürebilecek salgın hastalık bir sebep olarak yer almakta ve bu sebep ile ilan edilecek ohalin de hukuken geçerli olacağı, bu durumda Olağanüstü CBK ile kısıtlamalar yapılabilecektir. Ancak ülkemizde yasalara uygun olarak ilan edilmiş bir olağanüstü hal bulunmamaktadır. Sadece hukuki değil bilimsel açıdan da bakıldığında dünya çapındaki salgın hastalığın ülkemizde yayılmasının önlenmesine yönelik olarak çeşitli hak ve hürriyetler bakımından olağan döneme nazaran ilave sınırlamalar getirilmesinin ve ilave yükümlülükler ihdasını gerekli olması karşısında, anayasal bir çare olarak, yurdun tamamında uygulanmak üzere, tabii afet veya tehlikeli salgın hastalık sebebiyle olağanüstü hal ilan edilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu şekilde salgın hastalığın yayılmasının önlenmesine yönelik tedbirler ve ilave yükümlülük getirilmesi, hak ve hürriyetlerin sınırlandırması 1539 sayılı umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nda eksikliği hissedilen hususlarda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenleme yapılması yoluyla giderilmesi gerekir.
Açıklamalarımızdan çıkarılacak ikinci sonuç ise düzenleme ve kısıtlamaların normlar hiyerarşisindeki sıralamaya uygun yapılmadığıdır. Zira anayasal temel hak ve özgürlüklerin olağanüstü hal olmadan cumhurbaşkanlığı kararnameleri veya genelgeler ile sınırlandırılması hukuki değildir.
HASTALIĞA YAKALANMIŞ KİŞİ AÇISINDAN TEDBİR VE YASAKLARIN HUKUKİ DURUMU
Tüm araştırma ve açıklamalarımız sonucunda gerek Anayasa 13,15,19 md, gerek 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ile 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu , gerek ise 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nda hastalığa yakalanmış kişilerin karantinası, tedavisi, seyahat özgürlüğünün kısıtlanması gibi temel hakları kısıtlanabilmesi hukukidir. Aksi halde hastalığa yakalandığı halde kendisi ile ilgili verilmiş kısıtlama ve tedbirlere aykırı davranan kişi hem bu kanundaki yaptırımlara maruz kalabilecek hem de TCK md 195 de suç tanımının şartları oluşması halinde bu suçtan da cezalandırılması söz konusu olabilecektir.
HASTALIĞA YAKALANMAMIŞ KİŞİ AÇISINDAN TEDBİR VE YASAKLARIN HUKUKİ DURUMU
Tehlikeli salgın hastalık sebebiyle olağanüstü hal ilan edilmediği sürece, salgın hastalığın sirayet etmediği kişilerin seyahat hürriyetine sınırlandırma getirmenin ne anayasal ne de kanuni dayanağı bulunmaktadır. Aynı durum, tehlikeli salgın hastalık sebebiyle olağanüstü hal ilan edilmediği sürece, salgın hastalık tehlikesinin varlığı dolayısıyla genel olarak kişilerin sokağa çıkmasının kısıtlanması bakımından da söz konusudur.
Yine maske takma zorunluluğu özelinde “kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı hakkı”nı (m.17), şehirlerarası seyahat yasağı “yerleşme ve seyahat hürriyeti”ni (m.23), camilerde namaz kılma yasağı “ibadet hürriyeti”ni (m.24), iş yerlerinin kapatılması “mülkiyet hakkı”nı (m.35) ve “çalışma ve sözleşme hürriyeti”ni (m.48), icra takiplerinin ertelenmesi “hak arama hürriyeti”ni (m.36), okulların tatil edilmesi “eğitim ve öğretim hakkı”nı (m.42), işçi çıkarma yasağı “sözleşme hürriyeti”ni (m.48) ihlâl eder niteliktedir.
Yine tehlikeli salgın hastalık sebebiyle olağanüstü hâl ilan edilmediği sürece, henüz hastalığın sirayet ettiği hususunda tespitin yapılmadığı bir işyerinin, eğitim ve öğretim kurumunun faaliyetinin durdurulmasının, bir meslek ve sanatın icrasının sınırlandırılmasının ne anayasal ne de kanuni dayanağı bulunmaktadır.
DÜNYADA YASAKLAR VE OHAL
Genel olarak diğer devletler de Türkiye Cumduriyeti Devletinin aldığı tedbirleri öngörmüş, karantina, seyahat özgürlüğünün kısıtlanması, sokağa çıkma yasağı, işletmelerin kapatılması ve maske zorunluluğu gibi kısıtlama ve tedbirler almıştır. Ancak kişi hak ve hürriyetlerini kısıtlayan ülkere baktığımızda Fransa, İspanya , Çekya , Sırbistan, Japonya, Almanya, İtalya , Slovakya , Kazakistan, Tayland, İşviçre, Lübnan, Peru, Bulgaristan, ABD de bazı eyaletler ve daha örnek verebileceğimiz birçok devlet OHAL ilan ederek bu süreci yönetmiş, Ohal süresi bittiğinde normal sosyal hayat başlamış ve vaka sayıları yeniden artınca da yeni OHAL ilanları olmuştur. Almanya gibi bazı ülkelerde ise salgına özel yasal düzenlemeler de yapılmıştır.
Sonuç olarak Anayasa (m.15 ve 119), tehlikeli salgın hastalıklarla mücadele edilirken gerekli tedbirleri almak için Cumhurbaşkanına yetki vermiş ise de olağan ve olağanüstü hukuk düzenine göre farklı ölçüde kişi hak ve hürriyeti kısıtlama imkanı vermiştir. Anayasal hakların normlar hiyerarşisine aykırı olacak şekilde kısıtlanması sürecin bir başka hukuka aykırı kısmıdır. Yukarıda da izah ettiğimiz üzere Ohal ilanı anayasaldır, bu süreçte kararname ve genelgeler ile alınan kısıtlama ve tedbir kararları da yasal olacaktır. Ancak olağan hukuk sürecinde kişi hak ve hürriyetlerinin adsız işlemler ve cumhurbaşkanı kararnameleri ile kısıtlanması mümkün değildir. Kişi hak ve hürriyetlerinin tüm bireyleri kapsayacak şekilde kısıtlanabilmesi veya yükümlülükler getirilebilmesi için Cumhurbaşkanının yapması gereken şey, önce tehlikeli salgın hastalık sebebiyle olağanüstü hâl ilân etmek ve sonra da bu tedbirleri öngören olağanüstü hâl Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarmak iken genelge ve kararnameler ile kısıtlamalar yapılması tedbirlerin hukuka aykılığı sonucunu açığa çıkarmıştır.