Hekimin Hukuki Sorumluluğu

Hekimin Hukuki Sorumluluğu

Hekimin Hukuki Sorumluluğu

Hekimin hukukî sorumluluğunu doğuran değişik sebepler mevcuttur. Bunlar, sözleşme öncesi görüşmelerden doğan sorumluluk, haksız fiil, vekâletsiz iş görme ve sözleşmedir. Taraflar arasında herhangi bir sözleşme ilişkisinin olmadığı haller de uygun düştüğü oranda, haksız fiil, sebepsiz zenginleşme ve vekâletsiz iş görme hükümleri uygulanır. Ancak hekimin hasta karşısında sorumluluk sebebi olarak sözleşme en çok karşılaşılan sorumluluk kaynağıdır. Hekimlik sözleşmesi, hekim ile hasta veya kanuni temsilci arasında gerçekleştirilir. Hekimlik sözleşmesinin hukukî niteliği konusu itibariyle bir edimin yerine getirilmesinin üstlenildiği vekâlet sözleşmesidir. Hekimlik sözleşmesinin kuruluşu ve sona ermesine ilişkin hükümler uygun düştükleri oranda vekâlet sözleşmesi hükümlerine tabidir. Hekimin, sözleşme ile üstlendiği tıbbî teşhis ve tedavi edimini sözleşmede kararlaştırılan şartlara aykırı olarak hiç veya gereği gibi ifa etmediği durumlarda sorumluluğu söz konusu olur. Sorumluluğun söz konusu olabilmesi için sözleşmeye aykırı davranışın yanı sıra hekimin kusurlu olması, hastanın bu kusurlu davranıştan dolayı zarar görmesi ve kusurlu davranış ile zarar arasında uygun bir nedensellik bağının bulunması durumunda, hekim hastaya verdiği zarardan sorumludur. Hasta maruz kaldığı zarardan dolayı hekim maddi ve manevi tazminat talep edebilir.

Hasta doğrudan hekime başvurduğunda ve hekim tarafından tedavi sözü verildiğinde veya tedaviye başlandığında aralarında bir “sözleşme” ilişkisi kurulmuş olur. Bu tedavi sözleşmesinin hukuki niteliğini açıklamak gereklidir.

Her sözleşmede olduğu gibi, hasta ile hekim arasında da bir tür alacak-borç ilişkisi doğar. İlişkinin özelliği dikkate alındığında hekimin borcu bir tür “işgörme” borcu olup, tıp biliminin elverdiği ölçüde hastasını iyileştirme ya da hastalığı denetim altına alma işini üstlenir. Hasta da anlaşmaya ya da tarifeye göre bir ücret ödeme borcu altına girer.

Tedavi sözleşmesinin konusu, başka sözleşmelerden farklı olarak sözleşenlerin dışında bir iş olmayıp doğrudan taraflardan birinin (hastanın) bedensel bütünlüğüdür. İş görme borcunu üstlenen hekimin iş yapacağı yer “hastanın bedeni”dir. Tedavi sırasında yapılan bir yanlışlık ya da dikkatsizlik mal zararına değil “can” zararına neden olacaktır. Bu yüzden hekim yüksek özen göstermek zorundadır.

I.BÖLÜM

1. GENEL OLARAK HEKİMİN SORUMLULUĞU

Hekimin, sağlık ve tıp hukukuna ilişkin kuralları kusurlu olarak ihlal etmesi sebebiyle, idarî ve cezaî sorumluluğu ya da hastasına vermiş olduğu zararı tazmin etme yükümlülüğü anlamında özel hukuk (medeni hukuk) sorumluluğu karsımıza çıkmaktadır. Hekimin BK. m. 66 gereği adam çalıştıranın sorumluluğu, TBK m. 116 gereğince yardımcı kişilerin fiillerinden sorumluluk, eser malikinin sorumluluğu ve bazı özel yasalarda tipik tehlikeli olgulara dayalı tehlike sorumluluğu ile sınırlı olmak üzere, tıbbi müdahalesi ve mesleki faaliyetleri acısından kusursuz sorumluluğu da söz konusudur. Ancak çalışmamız kapsamında bunların üzerinde ayrıca durmayacağız.

Herhangi bir kurum ya da kuruluşa bağlı olmadan, mesleğini serbest olarak sürdüren hekimin sorumluluğu, hastası ile girmiş olduğu dört farklı hukukî ilişki temelinde söz konusu olabilir. Hekimin hukukî sorumluluğunu doğuran bu sebepler, culpa in contrahendo, vekâletsiz iş görme, haksız fiil ve sözleşme olarak şekillenmektir.

Hukuki sorumluluk açısından kural, herkesin, mal ve şahıs varlığında meydana gelen zarara kendisinin katlanmasıdır. Bu kuralın katı bir şekilde uygulanması, bazı durumlarda haksızlıklara neden olabileceğinden, çeşitli hukuk düzenleri buna istisnalar getirmişlerdir. Böylece bazı sebeplerin varlığı halinde, zarar görenin uğradığı zararı başka bir kimseye yüklemesi olanağı kabul edilmiştir. Bunlara literatürde sorumluluk sebepleri denilmektedir. TBK. m.51 hükmüne göre bu sebepler kusur, sözleşme ve kanun olmak üzere üç başlık altında toplanabilir.

2 1.1. Hekimin Hukuki Sorumluluğu Kavramı

Hekim ile hasta arasında mevcut sağlık sorununun çözümü için kurulan sözleşmeye dayalı olarak, hekim gerekli teşhisi koymak ve en uygun tedavi yöntemini uygulamak, hasta ise ücret ödemeyi kabul etmek sorumluluğu altına girmektedir.

Esas itibariyle, tıbbi müdahalede, hekim ile hasta arasındaki ilişki, borçlar hukukunda ve özel bir sözleşme tipi olarak düzenlenmediğinden, ilişkinin hukuki niteliği konusunda doktrinde görüş farklılıkları bulunmaktadır. Bir görüşe göre, tedavi sözleşmesine hizmet sözleşmesine ilişkin kurallar uygulanmalıdır. 

Başka bir görüşe göre, hekimin belli bir sonuca yönelmiş olan tıbbi müdahalesi gereği tedavi sözleşmesine eser sözleşmesinin hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Başka bir görüşe göre, hekimin belli bir sonuca yönelmiş olan tıbbi müdahalesi gereği tedavi sözleşmesine eser sözleşmesinin hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

1.2.Hekimin Sözleşme Dışındaki Hukuki Sorumluluğunun Sebepleri

Hekimin hukukî sorumluluğunu doğuran sebepler, culpa in contrahendo, vekâletsiz iş görme, haksız fiil ve sözleşme olarak sıralanabilir.

1.2.1.Hekimin Culpa In Contrahendo’dan Doğan Sorumluluğu

Culpa in contrahendodan kaynaklanan sorumluluk, sözleşme kurulması sürecinde, sözleşmenin kurulması amacıyla hukukî değerlerini birbirlerinin etkisine açan tarafların, hem yaşam, sağlık ve mülkiyet, hem de malvarlığına ilişkin değerlerinin diğer tarafça korunacağına ilişkin güvenin boşa çıkmasından dolayı sorumluluktur. Culpa in contrahendo, sözleşme görüşmelerinden ya da sözleşme görüşmeleri esnasındaki kusurdan doğan sorumluluk ifadesine karşılık gelmektedir.

Hukukî niteliği oldukça tartışmalı olan Culpa in Contrahendo’dan doğan sorumluluk, Türk hukukunda, kanuni veya edim yükümlerinden bağımsız, borç ilişkisi teorisine ve aynı zamanda TMK. m. 2’de yer alan dürüstlük kuralına dayandırılmaktadır. Buna göre, birbirleriyle sözleşme görüşmelerine veya sosyal temas ya da işlem yapma temasına girişen kişiler arasında, içeriği sadece koruma (veya genel davranış) yükümlerinden oluşan bir borç ilişkisi doğar.

Hekim ile hasta arasındaki ilişkinin en önemli kaynağı sözleşme ilişkisi olsa da, hekimin Culpa in Contrahendo’dan da sorumluluğu doğabilir. Hekim sözleşme görüşmeleri öncesinde kusurlu olarak, hastasının zarar görmesine neden olur ise bu zararı tazmin etme yükümlülüğü altına girer.

1.2.2. Hekimin Vekâletsiz İş Görmesinden Doğan Sorumluluğu

Hastanın hayatını kurtarmak veya ağır bir zarara uğramasını engellemek için tıbbî müdahalede bulunmak zorunda kalan hekim ile hasta arasında sözleşme ilişkisi bulunmamaktadır.Taraflar arasında herhangi bir sözleşme ilişkisinin olmadığı ve hastanın rızasının da olumlu ya da olumsuz yönde var olmadığı durumlarda, hekimin, hastanın yararına tıbbî bir müdahalede bulunması halinde vekâletsiz iş görmeden söz edilmektedir.

Vekâletsiz iş görmede, hastanın istek ve iradesi dışında, hekim yönünden sözleşme dışı “zorunluluk durumu” söz konusudur. Hastaya zorunlu olarak yardım eden, vekâletsiz işgören hekim, hastanın kendine gelmesinden sonra, hasta veya yakınları onun tedaviyi sürdürmesini isterlerse, vekâletsiz iş görme durumu, hekimlik sözleşmesine dönüşmüş olur.
 

Vekâletsiz iş görme hükümlerinin uygulanacağı bir başka durum da, hastanın veya yakınlarının onamıyla başlayan ameliyatta beklenmedik bir bulgunun ortaya çıkması ve hekimin bunu hemen gidermek zorunda kalmasıdır. Ameliyatı yarıda kesip hasta yakınlarının onamını almaya gitmenin zaman kaybına ve hastanın yaşamsal bir tehlikeye uğratılmasına neden olacaksa, hekim gerekeni yapmak zorunda kalacaktır.

 

1.2.3.Hekimin Haksız Fiilden Doğan Sorumluluğu

Haksız fiil sorumluluğu, Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür” şeklinde düzenlenmiştir.

Kanun maddesi hükmüne göre, haksız fiilden söz edebilmek için, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil ve bu fiil ile başkasına zarar verilmiş olması gerekmektedir. Hekimin kişisel düşmanlığı yüzünden hastanın hayatına son vermesi ya da hekimin hiç haber vermeksizin bir kişi üzerinde deney uygulaması olayında olduğu gibi, hastaya yapılan hatalı tıbbi müdahalede, hekim ile hasta arasında sözleşmeye dayalı hukuki bir ilişki bulunmuyorsa, ayrıca hatalı tıbbi müdahalede vekâletsiz iş görmenin şartları da bulunmuyorsa, yapılan hatalı tıbbi müdahalede, hekimin haksız fiil sorumluluğuna gidilebilecektir.

Tıbbî müdahaleler sonucu, genellikle hastanın mutlak hak niteliği taşıyan kişilik değerleri yasam, sağlık ve vücut bütünlüğü ihlal edilmektedir. Hasta ve hekim arasında geçerli bir sözleşme ilişkisi yok ise, vekâletsiz iş görmenin şartları da mevcut değilse, hekim haksız fiil nedeniyle sorumlu tutulabilir (TBK. m. 49 vd.). Kaldı ki, taraflar arasında kurulmuş geçerli bir hekimlik sözleşmesi olsa bile, hekimin hastanın beden ve ruh bütünlüğüne yönelik her türlü davranışı aynı zaman da haksız fiil de teşkil edebilir.

Hatalı tıbbi müdahalede, hekimlik sözleşmesinin bulunması durumunda, hekimin hatalı tıbbi uygulama ile sözleşmenin ihlaline yol açan kusurlu eylemi ile hastaya zarar vermesi halinde hasta, hem sözleşmeye dayalı hem de haksız fiile dayalı olarak hekimin sorumluluğuna gidebilecektir. Tıbbi hatalı uygulama nedeniyle, haksız fiile dayalı olarak hekimin sorumluluğuna gidebilmek için hekimin, hukuka aykırı ve kusurlu bir fiil ile hastaya bir zarar vermiş olması, verilen zarar ile hukuka aykırı ve kusurlu fiil arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir(TBK, m.49).

Hekimin haksız eyleminden söz edilebilmesi için arada sözleşme ilişkisinin olmaması ve Borçlar Kanunun haksız ve hukuka aykırı eylemde bulunması ile ilgili hükümleri veya sözleşme ilişkisi olmakla birlikte Ceza Yasası hükümlerine göre suç işlemiş olması gerekir. Örneğin, hekimin insanlar üzerinde deney yapması (TCK.m.90), organ ve doku ticareti yapması (TCK.m.91), hiç gerekmediği halde sırf para kazanmak için hastayı ameliyat etmesi, yasalara aykırı olarak çocuk düşürtmesi (kürtaj yapması) (TCK.m.99) veya kısırlaştırması TCK.m.101), çok yüksek tedavi ücretleri alması, gereklilik yokken cinsiyet üzerinde değişiklik yapması,  ölümcül hastayı  öldürmesi (ötanazi),  kasten öldürme (TCK m.81) veya kasten yaralama (TCKm.86) suçlarını işlemesi, taksirle ölüme  veya yaralanmaya neden olması  (TCK.m.86-89), hekimlik mesleğinin zorunlu kıldığı yükümlülüğü ve görevi bilinçli olarak yapmayarak veya savsaklayarak, örneğin ivedi yardım gerektiren durumlarda (acil vakalarda) hastaya bakmayarak ve tıbbi yardımda bulunmayarak ölüme neden olması (TCK m.83), yaşı, hastalığı veya yaralanması nedeniyle yardım edilmesi gereken kişilere hal ve koşulların elverdiği ölçüde yardım etmemesi, örneğin hekim olarak hemen o anda tıbbi yardımda bulunmaması (TCK m.98), ameliyat ve tedavi öncesinde hastayı yeterince aydınlatmamış ve onamını (rızasını) almamış olması (TCK m.26/2), hastanın bilgisi ve onayı

olması (TCK m.257), belgelerde sahtecilik yapmış olması (TCK m. 204, 205, 210/2) hekimin suç oluşturan  haksız eylemleridir.

 

II.BÖLÜM

 

1. HEKİMİN SÖZLEŞMEDEN DOĞAN SORUMLULUĞU

1.1.Hasta İle Hekim Arasındaki Hukuki İlişkinin Niteliği

1.1.1. Sözleşme İlişkisi

Hekim ile hasta arasında tıbbi müdahaleye ilişkin açık veya zımni bir sözleşme bulunması durumunda, hekimin hukuki sorumluluğunun kaynağını sözleşme oluşturacaktır. Özellikle bağımsız çalışan hekimlerde olmak üzere, hekimin hukuki sorumluluğunun bulunduğu vakıaların pek çoğunda, hekim ile hasta arasında bir sözleşme ilişkisi olduğu varsayılır. Aralarında yapılmış olan “tedavi sözleşmesi” veya “hekimlik sözleşmesi” gereğince hekim, hastaya öncelikle tıp bilimi ve uygulamasının öngördüğü ilkeler kapsamında gerekli teşhisi koymak ve konulan teşhise en uygun tedaviyi seçip hastaya uygulama sorumluluğu altına girmektedir.

         1.1.2. Hekimlik Sözleşmesinin Tanımı          

            Hekimlik sözleşmesi, serbest çalışan bir hekim ile hastası veya kanunî temsilcisi arasında yapılan, hekimin öncelikle tıp bilimi ve uygulamasının öngördüğü esaslar çerçevesinde gerekli teşhisi koymak ve konulan teşhise en uygun tedaviyi seçip hastaya uygulamak yükümlülüğünü içeren bir ilişki olarak tanımlanabilir. Hekimlik sözleşmesi ile serbest çalışan hekim, hastasının menfaatine ve iradesine uygun olarak, tıp bilimi ve uzmanlığının öngördüğü esaslar çerçevesinde, bir ücret karşılığında, bir teşhis koyma ve konulan teşhise en uygun tedaviyi seçip uygulamayı, bir zaman kaydına bağlı olmaksızın ve sonucun elde edilmesi taahhüdü altına girmeksizin üstlenir.  

        1.1.3.Hekimlik Sözleşmesinin Unsurları

Hekimlik sözleşmesinin unsurlarının ilki tanımından da anlaşılacağı üzere taraflardan hekim olan kişinin serbest çalışan bağımsız bir hekim olması ve sözleşmenin karşı tarafının da hasta veya hasta adına sözleşme kurabilecek, kanuni temsilcisi olmalıdır. Sözleşmenin diğer unsurları, sözleşmenin hekimin tıbbî müdahalede bulunması üzerine olması ve bunun karşılığında hastanın belirli bir ücret ödemesi ve nihayetinde tarafların bu unsurlar üzerinde anlaşmasıdır.

1.2. Hekimin Sözleşmeden Kaynaklanan Yükümlülükleri

               Hekimin, hastaya karşı sözleşmeden doğan çeşitli yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu yükümlülüklerin ihlali de genel olarak hekimin sözleşmeden doğan sorumluluklarını doğurmaktadır.

              1.2.1.Tıbbî Müdahalede Bulunma Yükümlülüğü

              Hekim, hekimlik sözleşmesinden doğan borcu tıbbı müdahalede bulunmak, yani tıbbi kabullere göre teşhis koymak ve buna uygun tedaviyi uygulamaktır. Dolayısı ise sözleşme ile yükümlendiği tıbbı müdahale edimini bizzat yerine getirmelidir. Ancak hekim bu yükümlülüğü yerine getirirken, tedavi faaliyetine ilişkin bir kısım işlerin yapılmasını yardımcı kişilere bırakabilir. Bunlara hastaya iğne yapılması, ameliyata hazırlanması, röntgen filmlerinin çekilmesi, hastanın dişlerinin temizliği gibi hekimin bizzat ifa etmekle yükümlü olmadığı fiiller örnek verilebilir

            1.2.2.Hekimin Aydınlatma Yükümlülüğü

            Hekimin tıbbı müdahalesinin hukuka uygun olması, hekimin hasta üzerindeki her işlemine, hastanın da onayı ile katılımını gerektirir. Hekim, bizzat hastayı veya kanuni temsilcisi olan veli, vasi gibi kişileri uygulanacak teşhis ve tedavi konusunda aydınlatmak zorundadır. Bu aydınlatma faaliyeti neticesinde, hasta veya kanuni temsilci, uygulanacak tıbbî teşhis ve tedaviye rıza gösterebileceği gibi rıza göstermeme hakkına da sahiptir.  Aydınlatma yükümlülüğü içinde hastanın içinde bulunduğu hastalığın tedavisinde uygulanabilecek yöntemler, bunların içinde doktorun önerdiği tedavi yöntemi ve bu önerilen yöntemin olası riskli durumları, yönteminin başarı şansı ve süresi, bu yöntemin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, tıbbi sonuçları, gelişebilecek komplikasyonlar, hastanın tedaviyi kabul etmemesi halinde hastalığın seyrinin tam ve somut olarak anlatılması gerekmektedir. Hastanın veya kanuni temsilcisinin de bu bilgiler ışığında kendi serbest iradesi ile bu tıbbı müdahaleye rıza gösterdiğini beyan etmesi gerekmektedir. 

 

           1.2.3.Sadakat ve Özen Yükümlülüğü

           Hekimlik sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerin bir diğeri de, "sadakat ve özen gösterme yükümlülüğüdür. Hekim, hastasıyla yaptığı sözleşme gereği, hastasına sadakat borcu yüklenmiştir. Hekim, teşhis ve tedavi faaliyetinde bulunurken sadakat ve özenle hareket etmek mecburiyetindedir.Hekim yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur.

         Hekimin sadakat borcu ile özen gösterme yükümlülüğünü ayrı ayrı ele almak daha uygun olacaktır. Hekimin sadakat yükümlülüğü hastasının sağlığını korumak amacı ile tıbbı gereklilikleri yerine getirmesini ve hastasına zarar verecek her şeyden kaçınması olarak ifade edilebilir. Bunun bir sonucu olarak da hekim hastasına dürüst olmalı, herhangi bir güven sarsıcı elemden uzak durmalıdır. 

          Hekimin özen yükümlülüğü TBK 506. Maddeden kaynaklanmakta olup, hekim ile hasta arasında vekâlet sözleşmesi bulunduğundan, vekilin özen yükümlülüğü hekim içinde geçerli olacaktır. Vekâlet sözleşmesi bakımından özen borcu hekimin, sözleşme ile ulaşılması hedeflenen sonuca varmak adına deneyimleri ve işin gereği her şeyi yapmasını ve bu hedefe ulaşılmasını engelleyecek her davranıştan kaçınmasını gerektirecektir. Burada ölçü olarak basiretli bir hekimin davranışları ele alınacaktır.

             1.2.4. Sır Saklama Yükümlülüğü

             Hekimin sadakat yükümlülüğünün bir sonucu olarak sır saklama yükümlülüğünün de var olduğu, vekalet sözleşmesi ile ilgili TBK da ilgili bir hüküm yer almamasına rağmen kabul edilir.

              Hekimlerin sözleşme gereği mesleğini icra ederken, hastadan veya bir bakasından, doğrudan veya dolaylı olarak öğrendiği tıbbı veya tıbbı olmayan hastaya ait sırları saklamakla yükümlüdür.

 

1.3. Tıbbi Müdahale Ve Tıbbi Hata Kavramı

Tıbbi müdahale, Hasta Hakları Yönetmeliği (HHY) m.4’de

“tıp mesleğini icraya yetkili kişiler tarafından uygulanan, sağlığı koruma, hastalıkların    teşhis ve tedavisi için ilgili meslekî yükümlülükler ve standartlara uygun olarak tıbbın sınırları içinde gerçekleştirilen fizikî ve ruhî girişim”

şeklinde tanımlanmaktadır. Tıbbi hatalar, hastanelerde, eczanelerde, bakım evlerinde ve hastaların kendi evlerinde de meydana gelebilir.

Tıbbi hata ve yan etki tanımı ise Tıp Enstütüsü tarafından şu şekilde yapılmıştır;

“Planlanmış bir işin amaçlandığı şekilde tamamlanamaması (uygulama hatası) ya da         bir hedefe ulaşmak için yanlış bir planın kullanılması (planlama hatası) tıbbı hata,  yan etki ise sağlık hizmeti sırasında (medical management), altta yatan hastalığa veya hastanın içinde bulunduğu duruma bağlı olmaksızın tedaviye bağlı gelişen hasar”  

Tıbbi hata kendi içinde hekimin tanı hatası, hekimin tedavi hatası, hekimin uzmanlık sınırını aşması, hekimin eksik bilgilendirmesi ve rızada sınırın aşılması, hekimin özen eksikliği ve hekimin sır saklama yükümlülüğünü ihlal olarak sınıflandırılabilir. 

 

1.4.Hekimin Sözleşme İlişkisinden Doğan Sorumluluğunun Şartları

2.4.1. Geçerli Vekâlet Sözleşmesinin Varlığı

Vekâlet sözleşmesi Türk Borçlar Kanununun 502. Maddesinde;

“Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir”

şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre vekâlet, müvekkilin iradesine ve menfaatine uygun bir sonuca yönelen bir işi, işin illa da başarı ile sonuçlanmasının beklenilmemesi koşulu ile iş yapma ya da iş görme borcunu vekile yükleyen bir sözleşmedir.

   Türk Borçlar Kanunu’nun, vekâlet sözleşmesine ilişkin hükümlerine tabi kılınan Hekimlik Sözleşmesi hekime, hastayı aydınlatma, hastaya teşhis koyma, hastayı tedavi etme ve tedaviyi kayda geçirme, hastaya sadakatli davranma ve özen gösterme, hastaya dair sır saklama, acil durumlar hariç, gerekirse hastayı uzmanına göndermek üzere tedaviyi üstlenmekten kaçınma ve mesleğine dair bilgisini geliştirme gibi sorumluluklar yükler. Hekimlik Sözleşmesinde hastaya yüklenen sorumluluk ise, bilgi ve belge verme, hekimin verdiği talimatlara uyma, teşhise yönelik incelemelere uyma, katlanma ve ücret ödeme gibi sorumluluklardır.

      Vekalet sözleşmesinin kurulması genel hükümlere tabidir, yani tarafların karşılıklı birbirine uygun irade beyanında bulunması yeterlidir. Yine sözleşmenin geçerli olması için belli bir irade beyanı aranmamakta, açık veya zımni, sözlü veya yazılı olması aranmamaktadır. İrade beyanının geçerli olması için MK anlamında ehliyet aranacağı dikkatten kaçmamalıdır.

1.4.2. Sözleşmenin İhlali (Borca Aykırılık)

Yukarıda bahsettiğimiz üzere hekimin sözleşmeden doğan yükümlülüklerinden herhangi birine aykırı davranması halinde sorumluluğu açığa çıkacaktır. Tanımlanan yükümlülüklere aykırı eylemin varlığı hekimin ortaya çıkan zarardan sorumlu tutulması için şarttır. Hekimin  sözleşmeden doğan sorumluluk kapsamında yükümlülüklerinin ihlalini oluşturan eylemin de kusurlu olması gerekmektedir.

Genel olarak meslek kusuru dediğimiz bu kusurlu davranışın ihmal kavramını da içerdiği kabul edilmelidir. 

1.4.3.Zararın meydana Gelmiş Olması

Hekimin tazmin sorumluluğundan bahsedilebilmesi için sözleşmeye ait yükümlülüklere aykırı eyleminden dolayı hastanın zarara uğramış olması gerekir. Burada zarar kavramı BK çerçevesinde ele alınmalıdır. Dolayısı ile hekimin yükümlülüklerine aykırı eyleminin hastanın bedensel varlığı veya mal varlığı üzerinde bir değer azalmasına veya değer kaybına sebep olması gerekmektedir. Bu maddi veya manevi zarar olabileceği gibi, her ikisinin birlikte meydana gelmesi de söz konusu olabilir.

Kusurlu olduğuna karar verilen hekim, hastanın hem maddi hem de manevi zararlarını tazmin etmek mecburiyetindedir. Tazminat miktarının hesaplanması bakımından, davanın akdi veya sözleşme dışı sorumluluk esasına dayandırılması önemli bir farklılık yaratmaz.

a.Maddî Tazminat

Hekim, sözleşmenin içeriği ile üstlendiği edimlerini yerine getirirken gerçekleşen sözleşmeye aykırılıklardan dolayı, hastaya uğramış olduğu maddi zararı tazminat olarak ödemek zorunda kalır.  Hekim, maddi tazminat ödemeye mahkûm edildiğinde, kural olarak doğrudan doğruya zarar gören kişilere tazminat öder. Ancak, hekimin zamanında insülin iğnesini yapmaması veya tansiyon ilacının verilmemesi sonucu hastanın ölümü halinde geride kalan yakınları da "destekten yoksun kalma tazminatı" isteyebilirler. (TBK. m.53 /3)

b.Manevî Tazminat

Hekimin sözleşmeye aykırı davranışı, hastanın kültürel, sosyal ve bireysel kişiliğini oluşturan ruhsal ve psişik kişilik değerleri üzerinde manevî kayıplara uğramasına da yol açmış olabilir. Bu türden zararlar, hekimin uygun olmayan davranışından dolayı hastasının acı ve ıstırap duyması, yaşama sevincinin yok olması ya da azalması olup; mal varlıksal değerlerdeki kayıpların karşılığı olarak ele alınan teknik anlamdaki maddî zararların dışında kalır. Bununla birlikte, manevî zararın giderilmesine yönelik açılan tıbbî tazminat davasında, zarar gören hastaya belli bir parasal ödemede bulunulmasını sağlamaktaki amaç, onun üzerinde bir tatmin duygusu yaratmak ve ruhsal kayıpları telâfi etmektir. Hekimin vekâlet görevinden doğan sorumluluğunu gerektiği gibi ifa edememesi sebebiyle doğan zararın miktarını hâkim belirlerken Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesi gereğince hak ve nesafet ilkeleriyle bağlı kalmalı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusurlu eylemin mağdurda uyandırdığı elem ve ızdırabın derecesi, istek sahibinin toplumdaki yeri, kişiliği, hassasiyet derecesi, gözetilmelidir. Takdir edilecek manevi tazminat sebepsiz zenginleşmeye neden olacak miktarda fazla olmamalı, var olan manevi zararın karşılığı olmalıdır.

1.4.4. İlliyet Bağı

Hekimin sorumluluğundan söz edebilmek için son koşul ise hekimin sözleşmeden doğan yükümlülüğüne aykırı kusurlu davranışı ile hastada meydana gelen zarar arasında uygun nedensellik bağının varlığıdır. Yani zarar hekimin kusurlu ve sözleşmeye aykırı eyleminden doğmuş olmalı ve bu bağ başka bir olgu ile kesilmemelidir. Burada başka olguyu yine genel hükümlerden, mücbir sebep, üçüncü kişinin ağır kusuru veya hastanın ağır kusuru olarak sıralayabiliriz. Bu sebeplerden herhangi biri hekimin sözleşmeye aykırı eylemi ile kusurun oluşması arasındaki uygun nedensellik bağını kesiyor ise hekim yine hastada meydana gelen zarardan sorumlu tutulamayacaktır.

1.5.Hekimlik Sözleşmesinin Sona Ermesi

1.5.1. Sözleşmenin İfa ile Sona Ermesi

Hekimlik sözleşmesinin yapmasının asıl amacı, hukukî anlamda asli edim yükümü olan teşhis, tedavi ve tıbbi bakım ile hastanın sağlığına kavuşturulmasıdır. Her ne kadar hekim, bu sonucu, yani hastanın iyileşeceğini garanti etmiyorsa da, bu amacı hedefleyerek tıbbi ve mesleki bilgilerinin gereğini özenle yerine getirmekle ifayı gerçekleştirmiş olacaktır. Başka bir ifadeyle, hekimin tedaviyi gerçekleştirmesi ve hastanın da ücreti ödemesiyle birlikte, normal olarak hekim ve hasta arasındaki sözleşme ilişkisi de ortadan kalkar.

1.5.2. Hekim ya da Hastanın Tek Taraflı İrade Açıklamaları İle Sona Ermesi

1.5.2.1. Azil

BK.m.396’da düzenlenen müvekkilin vekili azletme hakkı, Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 9 uncu maddesi de bir hasta hakkı olarak da yer almaktadır. HHY. m.9 “Personeli Tanıma, Seçme ve Değiştirme” başlığı ile şu düzenlemeyi yapmaktadır:

“……Mevzuat ile belirlenmiş usullere uyulmak şartı ile hastanın, …….. tedavisi ile ilgilenen tabibi değiştirme ve başka tabiplerin konsültasyonunu istemek hakkı vardır.”

1.5.2.2.İstifa

Hekimlik sözleşmesi, hekim tarafından da tek taraflı irade beyanı ile sona erdirilebilir. Hekim, yapılacak olan tedavi ya da tıbbi müdahale için yeterli olmadığını düşündüğünde; böyle bir tedaviyi yapmayı uygun bulmadığında; hastanın vicdanî, etik ya da ahlakî olmayan bir takım talepleri ve talimatları ile karşı karşıya kaldığında, hiçbir neden göstermeksizin istifa edebilir.

1.5.3. Hekim Ya Da Hastanın Ölümü, Hastanın Ehliyetsizliği Halinde Sözleşmenin Sona Ermesi

Hekim veya hastanın ölümü halinde sözleşme kendiliğinden sona erer. Hastanın ehliyetsiz hale gelmesi ile kural olarak hekimlik sözleşmesinin ifası etkilenmez, ancak kanuni temsilcilerin rızası aranır.

2.Sorumsuzluk Anlaşması

Sorumsuzluk anlaşması, sorumluluğun doğması için kanunun aradığı temel koşulların bir araya gelmiş olmasına rağmen, kanunun bu sorumluluğa bağladığı hukuki sonuçların doğmasına engel olur. Sorumsuzluk anlaşması, borçlunun sözleşmeden doğan edim yükümlülüğü ile yan yükümlülükleri üzerinde etkili olmaz. Sorumsuzluk anlaşması, tasarrufî bir işlemdir. Henüz doğmamış, ancak ileride doğma ihtimali bulunan bir tazminat talebi üzerinde etki icra eder. Bir başka ifade ile sorumsuzluk anlaşması, borçlunun sorumlu olduğu ifa engellerinden dolayı tazminat borcunun doğmasına engel olur.

Hekimlik sözleşmesinde hekimin, kendi kast veya ağır ihmali için sorumsuzluk anlaşması yapamayacağı tereddütsüzdür. Çünkü Türk Borçlar Kanunu'nun 115. maddesinin birinci fıkrasına göre, "Borçlunun ağır kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür" şeklindedir. Hekimlik sözleşmesinde de diğer sözleşmelerde olduğu gibi sorumsuzluk anlaşması yapılmış olabilir. Ancak diğer sözleşmelerde geçerli sayılan borçlunun hafif ihmalinden sorumlu tutulamayacağı yolundaki bir anlaşmanın hekimlik sözleşmesinde geçerli olup olmayacağı konusu üzerinde durulmalıdır.

SONUÇ

Ülkemizin ekonomik ve demokratik gelişimine paralel olarak, sağlık alanında da devletin hakimiyetini özel hastane ve doktorlarla paylaşması, hasta haklarının sınırının genişletilmesi ile hekim seçme hakkının hayata geçmesi sonucu, özel çalışan bağımsız hekimler ile hasta arasında TBK’nunda düzenlenen vekalet sözleşmesi ile ilişki kurulabilmektedir.

Sözleşmenin kurulması genel hükümlere tabi iken, sözleşmenin kurulması ile taraflar belli yükümlülükler üstlenmektedir. Hasta açısından tek yükümlülük ücret ödemek iken, hekim açısından yükümlülükler daha fazladır. Hekim meslek erbabı olup, o mesleğin basiretli insanı gibi davranmakla yükümlüdür. Bu açıdan da hekimin basiretli hekim kriterlerinde davranarak tıbbı müdahalede bulunmak, hastayı aydınlatmak, sadakat ve özen içinde işini yerine getirmek ve sır saklamak yükümlülüğündedir.

Bu yükümlülüklere aykırı davranan hekimin maddi ve manevi zararı karşılamakla sorumlu tutulması söz konusu olacaktır. Hekimin sözleşmeye aykırı kusurlu eyleminden doğan zararı karşılamaktan sorumlu tutulabilmesi için hukuken geçerli bir hekimlik sözleşmesi var olması, hekimin kusurlu bir davranışı ile hastanın maddi veya bedensel bütünlüğünde zarar meydana gelmeli ve bu zararın da hekimin kusurlu eylemi ile illiyet bağı içinde olması gerekmektedir.

Hekimin hastaya karşı tek sorumluluğu sözleşmeden kaynaklanmamakta, vekaletsiz iş görme, haksız fiil eylemi ve culpa in contrahendo sorumluluğu da söz konusu olacaktır.

Hukukumuzda tazminat zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağından hakimin tazminat miktarını tayin ederken genel hükümler ışığında tarafların ekonomik ve sosyal durumunu da dikkate alarak, oluşan zararı hakkaniyete uygun bir şekilde belirlemelidir.

Hekim ile hasta arasında sorumsuzluk sözleşmesi düzenlenebileceği gibi, bu sözleşmenin geçerli olması için, hekimin ağır kusurlu olmaması ve eyleminden önce sözleşmenin düzenlenmemesi gerekmektedir.

Hekimin sorumluluğu kavramı çalışmamızda ele aldığımız üzere dağınık bir hukuki sistem içinde değerlendirilmekte, genel kanunlar, özel kanunlar ve çeşitli yönetmeliklerde bulunan dağınık maddelerde düzenleme alanı bulmuştur. Hekimi ve hastayı mağdur etmemek adına daha sistemli bir özel kanunla alanın düzenlenmesi ve sınırların belirlenmesinin gerekliliği açıktır.