Çocuk Hukuku

Çocuk Hukuku

Çocuk Hukuku

Ceza hukukundaki en önemli konulardan biri de çocukların ceza sorumluluğunun tespiti ve çocukların mağdur olması başlıklarıdır. Dolayısı ile çocuğun sorumluluğunun ne zaman var olacağının tespiti, çocuğun ceza sorumluluğunun sınırları ve çocuğun mağdur olması durumundaki konumunun belirlenmesi çocuk adalet sisteminin temelidir.

 

Türkiye’de çocukların ceza sorumluğunun, çocuğun 12 yaşını doldurması ile başladığı kabul edilmiştir. Dolayısı ile de 12 yaşından küçük çocukların ceza sorumluğunun bulunmadığı açıktır. 12-15 yaş aralığındaki çocuklar açısından ceza sorumluluğunun var olup olmadığı ise her çocuk ve her suç açısından yapılacak incelemelerin sonucuna göre ceza sorumluluğunun değerlendirilmesi ile belirlenecektir. Bu yaş aralığındaki çocuğun işlediği fiilin anlam ve sonucunu algılayamaması halinde ceza sorumluluğu olmayacak, ancak hâkim güvenlik tedbirlerine hükmedebilecek, eğer çocuk fiilin anlam ve sonuçlarını algılayabiliyor ve eylemlerini bu algı ile yönetebiliyor ise ceza sorumluluğu olacak, ancak çocuk olması hasebi ile cezasında indirim yapılacaktır. 15-18 yaş aralığında ise çocuğun ceza sorumluluğunun varlığı kabul edilmiştir. Bu yaş grubundaki çocuğun fiilin anlam ve sonucunu anlamaya engel bir durumu var ise rapor alınabilecek ve bu raporun sonucuna göre hareket edilecektir. Bu yaş grubundaki çocuklar açısında da alacakları ceza yetişkin bireylerden daha az düzenlenmiştir.

Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi gereği 18 yaşını ikmal etmemiş her kişi çocuk olmakla beraber, ceza sorumluluğu açısından bu tarz kesin bir sınır belirlenmemiş, ancak ülkelere belli kriterlerde sınır belirlemesi ile ilgili yükümlülükler oluşturulmuştur. Bu nedenle çocukların bilişsel ve psikolojik gelişimleri esası ile her ülkenin kendi yasalarında bu hususu düzenlemesi uygun görülmüştür.

Bu çalışmanın temel konusu ceza sorumluluğunun 12 yaşından küçük çocuklar, 12 yaşını ikmal etmiş olmakla birlikte 15 yaşını doldurmamış  çocuklar ile 15 yaşını ikmal etmiş olmakla birlikte 18 yaşını doldurmamış olan çocukların suç işlemesi neticesinde soruşturma, kovuşturma, cezanın tayini ve infaz hükümleri ile çocuklara özgü yargılama kuralları, çocuk  mağdurlar açısından TCK’nın değerlendirilmesi, mağdur çocukların yargılamaya katılma usulleri ve çocuklara yönelik koruma tedbirleri olacaktır.

 

 

1.BÖLÜM

GENEL TANIMLAR

 

1.Çocuk Kavramının Tanımı

Çocuğun hukuki statüsü, biyolojik ve psikolojik sebeplerle yetişkinlerden farklı olan, bu özellikler nedeni ile hassas ve kırılgan insan grubu içinde kalan çocuğun  hukuki ehliyetsizlik ve sorumsuzluk rejiminin belirlenmesi açısından önemlidir. Bu nedenle de çocuk kavramının karşılığının hukuk düzeninde net belirlenmesi gerekmektedir. Bazı hukuki metinlerde çocuk kavramı şu şekillerde tanımla22nmıştır;

  1. Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesinin 1. maddesine göre : “Çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır”. Görüldüğü üzere 18 yaş altındaki her insan çocuk kabul edilmiş, istisna olarak ise başka türlü reşit olmama kuralı getirilmiştir. Bilindiği üzere çocukların mahkeme kararı veya yargısal izinle evlenmesi durumunda reşit olması söz konusudur. Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi bu şekilde reşit olan insanları çocuk tanımından çıkarmıştır.
  1. Medeni Kanunun 28. Maddesine göre: “Kişiliğin, çocuğun sağ ve tam olarak doğumu ile başlayacağı, ölüm ile de sona ereceği” belirtilmiştir. Düzenleme de çocuğun, sağ doğmak şartı ile ana rahmine düştüğü anda hak ehliyetini kazandığı kabul edilmiştir. Kanun koyucu böylece cenini korumayı hedeflemiştir. Medeni yasa çocukluğun nasıl başlayacağını belirlemiş, ancak çocukluğun nasıl sona ereceğini düzenlememiştir. Zira medeni hukuk anlamında çocuk olmak anne ve baba ile olan soy bağını tarif ettiğinden yasa kapsamında 50 yaşında dahi çocuk olunabilmektedir. Medeni Kanunun “velâyet” başlığı altında 336. maddede, çocuğun korunmasına ilişkin düzenlemede  “ergin olmayan çocuk” ifadesi ile bir giriş yapılması nedeniyle, medeni kanunda çocuğun korunmasına ilişkin düzenlemelerin ergin olmayan çocuğu kapsadığını söylemek doğru olacaktır. Kısaca Medeni Kanun açısından çocuğu, 18 yaşından küçük kişi olarak belirtebiliriz. Kısacası Türk medeni kanunu çocuk kelimesini soy bağını anlatmak için  ve 18 yaş altındaki insanlar için olmak üzere iki farklı anlamda  kullanmaktadır.
  1. 765 Sayılı Türk Ceza Kanununa göre (md 51): 765 sayılı eski Türk Ceza Kanunu’nda “Yaş küçüklüğü”  kavramı ceza sorumluluğunu azaltan veya kaldıran nedenlerden biri olarak düzenlenmiştir. Eski kanunda da yürürlük Türk Ceza Kanunu’ndaki gibi belli yaş aralıkları ile yaş küçüklüğü kavramı ele alınmış olmakla beaber, sorumsuzluk yaşı 11 olarak belirlenmiştir. 11-15 yaş arasındaki çocukların farik ve mümeyyiz olması aramış,  ve 15-18 yaş arasındaki çocukların ise ceza ehliyeti olduğu kabul edilmiş ancak bu iki yaş grubu içinde ceza da indirim ve infaz kolaylıkları kabul edilmiştir. 765 sayılı TCK açısından da Ceza hukukunda yaş küçüklüğü kavramını tek başına değerlendirmek yeterli olmamakta,  ceza sorumluluğu,  kişinin kusur yeteneği ve eylemde kusurluluk konuları ile birlikte ele almak daha doğru olmaktadır. 

 

2.Suç Kavramının Tanımı

Suç, kanunlarla belirlenmiş hukuki düzenin bilerek ve istenerek ihlalini ifade eden insan davranışlarıdır. Her insan toplumunda ortak yaşama ters düşen insan davranışları vardır. Suç da bu tür sapma davranışlardan biridir.

Suç, işlenen fiile özgü haksız, hukuka aykırı olgudur. Suçun haksız kabul edilebilmesi için önceden belirlenmiş yasal kurallar ile tanımlanmış olması gerekmektedir.

2.1.Suçun Faili Kavramı

Kanunda suç olarak belirlenmiş bir eylemi işleyen kimse faildir. Suç oluşturan her davranış zorunlu olarak bir fail denilen bir kişinin eylemidir. Dolayısı ile suçu işleyen kimseye, faile “suçlu” denilmektedir. Öğretide, fail veya suçlu kelimelerinin yerine, suçtan etkilenen anlamında “ suçun pasif süjesi “ teriminin karşıtı olarak, “suçun aktif sujesi “ terimi de kullanılmaktadır. Suç faili olmak bakımından cinsiyet, yaş, ve sair özellikler etkili değildir, kadın, erkek veya çocuk herkes suçun faili olabilir. Fail yargılama boyunca  soruşturma aşamasında şüpheli, kovuşturma sürecinde ise sanık ismini alırken, çocuklar için sanık kavramının kullanılması da uygun bulunmamış ve “suça sürüklenen çocuk” kavramı geliştirilmiştir. (ÇKK m. 3/1-a-2).

2.2.Mağdur ve Suçtan Zarar Gören Kavramı

Dilimize Arapçadan gelen bir kelime olan  “mağdur”, “haksızlığa uğramış kimse” olarak tanımlanmaktadır. Ceza hukuku bakımından mağdur, yasa da suçun maddi unsurları içinde zikredilmiş olup, yasa da yer alan suçun maddi konusu teriminden başkadır. Karşılaştırmalı hukuk bağlamında mağdur kavramının karşılığında İngilizce asıllı “victim” terimi ile kullanılmakta ve mağdur, “bir suçtan dolayı öldürülen, yaralanan veya zarar gören kişi” olarak tanımlanmaktadır. Ceza hukukunda mağdur kavramından, kanunda tanımlanan suç fiili ile korunan hukuki menfaatin sahibi bir veya duruma göre birden fazla kişi anlaşılmaktadır. Başka bir tanımla mağdur, kanunda tanımlanan suçun pasif süjesi olarak belirlenmiş olup bu açıdan suçun da maddi konusu ile arasında farklılıklar bulunduğu söylenebilecektir.

Yasa da suç olarak tanımlanan fiil ile mağdurun hukuken korunan menfaati zarar görmektedir. Ancak kimi suçlarda suç oluşturan bu eylemden mağdur dışında başkalarının da hukuken korunan hakları ihlal edilebilir. Bu da mağdur-suçtan zarar gören ayırımı yapılmasını zorunlu kılmaktadır.  Kural olarak mağdur, kanunda suç olarak tanımlanan eylemin işlenmesi dolayısıyla zarar gören kişidir. Mağdur ile işlenen suçtan zarar gören ayırımı hususunda, mağdurun “ceza ilişkisinin tarafı” olduğu halde, suçtan zarar görenin sadece “hukuki ilişkinin tarafı” olması iki kavramı  ayırıcı bir ölçüt olarak ifade edilmektedir.

MUKAYESELİ HUKUKTA ÇOCUĞUN SORUMLULUK YAŞI

Mukayeseli hukukta ceza sorumluluğunun başlangıç yaşı hususunda uluslararası belli bir standart bulunmamaktadır. Çocuk Hakları Sözleşmesi (m. 40-3.a) sözleşmeye taraf devletlere çocuğun cezai sorumluluğu konusunda belli bir yaşı belirleyerek bir mükellefiyet yüklemeyip, ceza sorumluluğu için devletlere kendi hukuk sistemlerinde asgari bir yaş tayin edilmesi yükümünü yüklemiştir.

Dolayısıyla ülkelerin de pedagojik durumu dikkate alarak bu konuda standart belirlenmesi, bunu yaparken hem hukukun temel ilkelerini hem de pedagojik kabulleri birlikte değerlendirip, ceza sorumluluğa yaşını çok küçük bir yaş olarak belirlememesi, sorumluluk yaşını belirlerken duyuların, zeka gelişmesinin ve zihinsel olgunluğun nazara alınması beklenmektedir.

1.Fransız Ceza Hukukunda çocuğun ceza sorumluluğunun başlama kriteri 13 yaşını doldurmuş olmaktır. Dolayısı ile de Fransız Ceza Yasasına göre bu yaşın altındaki çocukların ceza sorumluluğu söz konusu değildir. 13 yaşını doldurmamış çocukların suç işlemesi halinde hakkında Çocuk Koruma Kurumunda veya Genç Mahkemesinde gayrı resmi bir oturum yapılmaktadır. 1-12 yaş aralığındaki çocukların risk altında olması halinde güvenlik tedbirleri uygulanabilmektedir. Ceza sorumluluğunun başladığı yaş 13 olarak kabul edilmiş, 13 yaşını doldurmuş, fakat 17 yaşını doldurmamış suç faili çocuklar hakkında ceza verilmesi istisnadır,  bu yaş grubu çocuklara da kural olarak “eğitici güvenlik tedbiri” uygulanmaktadır.

2.Pakistan, Sudan, Ürdün gibi bazı ülkelerde İslam inancının da etkisi ile ceza sorumluluğu 7 yaş ile başlamaktadır.

3.Belçika, Panama ve Peru’da ceza sorumluluğu, daha ileri bir yaşta,  çocukluğun bittiği 18 yaşı ile başlamaktadır. Bu ülkeler açısından da iyileştirici adalet sisteminin benimsendiği, çocuk failler açısından çeşitli tedbirlerin uygulandığı söylenebilir.

4.İngiltere’de ise 10 – 13 yaş aralığındaki çocukların, işledikleri eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kavrayabilecek zekâ olgunluğuna sahip olması halinde ceza sorumluluğu söz konusudur. 14 – 17 yaş grubundaki çocukların ise tam sorumluluk bulunmaktadır. 18 – 20 yaş çocuklarda ise, “genç yetişkin” statüsü kabul edilmiştir. Gençler hakkında yapılan duruşmalar gizlidir. İngiltere’de de suça karışan genç ve çocukların adalet sistemi dışına çıkarılması benimsenmiş olup, cezaya alternatif iyileştirici kurumlar devreye sokulmaktadır.

5. Almanya’da ise 14 yaşını ikmal etmemiş çocukların ceza sorumluluğunun olmamaktadır. 14 yaşını doldurmuş olan çocukların ise, suçun anlamını ve sonuçlarını algılama yeteneği yoksa ceza sorumluluğu yine olmayacaktır. 18 – 24 yaş grubunda ise, “genç yetişkin” statüsü söz konusudur. Almanya’da genç ceza hukuku adeta çocuk veya gencin topluma kazandırılması üzerine kurulmuş, eğitimi odak alan bir sistemdir. 

6.İtalya’da ise kamu davası açılması zorunludur, istisna çocuk faillerin yargılanmasıdır. Yasal düzenlemeye göre çocukların fail olduğu suç eylemlerinde deliller araştırılır, çocuğun kişilik yapısı araştırılır. Sonrasında çocukların bazı koşullarda aileye teslim edilmesi, kamu davasının açılması, çocuğun denetim altına alınması gibi seçeneklerle dava açılmayabilir. 

 

II. BÖLÜM

 

CEZA HUKUKUMUZ AÇISINDAN ÇOCUK OLMANIN VE YAŞIN ÖNEMİ

Ceza hukukumuz açısından çocuk olmanın ve çocuğun yaşının mukayeseli hukukta da olduğu gibi mağdur ve failler için ayrı sonuçları bulunmaktadır. Çocuk olmak ve çocuğun yaşı sadece ceza muhakemesi esnasında değil, mahkemelerce ceza verilmesi halinde bu cezanın infazı aşamasında önemlidir.  Bu nedenle de çalışmamızda aşamalar halinde yaş aralıkları inceleme konusu yapılmıştır.

1.TCK AÇISINDAN YAŞ KÜÇÜKLÜĞÜ KAVRAMI

Ceza hukukunun temel ilkeleri gereği kusurun varlığı için failin doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü ayırabilme ve buna göre eylemlerini oluşturabilme yeteneğine sahip olarak eylemi gerçekleştirmesi gerekir. Kısacası kusur yeteneğine sahip olan kişi ancak kusurlu olarak davranabilir. Kusur yeteneği yaşı küçük kişilerde tamamen olmayacağı gibi, yeterince gelişmemiş de olabilir. Bu nedenle yaş küçüklüğü olan failler, çeşitli yaş aralıkları belirlenerek,  ceza hukuku açısından yetişkin kişilere göre farklı hükümlere tabi tutulmuşlardır.

Bir kimsenin faili olduğu hukuka aykırı fiilden dolayı cezalandırılması manevi unsur olan iradilik koşuluna bağlanmıştır. TCK madde 31’ de kusurluluğu etkileyen haller içinde yaş küçüklüğünü de kabul etmiştir.

Yaş küçüklüğü TCK’nın 31. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

“Madde 31

 

(1) Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.

(2) Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması halinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı halinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on iki yıldan on beş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan on bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu halde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.

(3) Fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on sekiz yıldan yirmi dört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve u halde her fiil için verilecek hapis cezası on iki yıldan fazla olamaz.”

 

TCK ‘nın bu düzenlemesi değerlendirildiğinde Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesine ve Pekin Paktına uygun bir düzenleme olduğu görülmektedir. Hatta başka türlü ergin kılınsa dahi ceza kanunu açısından 18 yaşı ikmal etmemiş kişilerin çocuk sayılacağı, dolayısı ile daha geniş bir çocuk tanımı kabul edildiği söylenmesi yanlış olmayacaktır. Hakkında mahkeme kararı verilerek 15 yaşında ergin kılınan veya yasanın öngördüğü yaştan küçük olmasına karşın ailesinin onayı veya mahkeme kararı ile evliliğine izin verilerek evlenme ile ergin sayılan kişiler de TCK anlamında çocuk olmaya devam edecektir. Ancak bu hususta farklı görüş de mevcuttur. Çetin Akkaya’nın yayınlanan makalesine göre TCK da her bir suç için ayrı terimler kullanılmış, 76,82,103, 226 gibi bazı maddelerde çocuk kavramını, 66.madde gibi bazı maddelerde ise 18 yaşından küçük kavramını kullanmıştır. Böylece yasa koyucu ergin kılınma hali için özel bir durum yok ise yetişkinlerin hukukuna tabi olacağı hususunda bir niyeti olduğu kabul edilebileceği ileri sürülmüştür. 

TCK kapsamında çocukların cezalandırılması m.31’de genel olarak açıklanmış ise de Çocuk Koruma Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu‘nda  da suça sürüklenen çocuklar ile ilgili uygulanacak hükümler yer almaktadır.

TCK m.31’e deki genel düzenlemeye göre çocukların cezai sorumluluğunun var olup olmadığı  3 farklı yaş grubuna göre belirlenmektedir. Yasada 12 yaşı ikmal etmemiş, 12-15 yaş arasındaki ve 15-18 yaş arasındaki çocukların cezai ehliyetinin belirlendiği 3 farklı dönem vardır. Ancak çocuğun cezai ehliyeti belirlenirken, çocuğun yargılandığı esnadaki yaşı değil, suçu işlediği tarihteki yaşı dikkate alınacaktır. Örneğin suçu işlediği sırada 17 yaşında olan ancak 18 yaşını doldurduktan sonra yargılanan fail, yine çocuk kabul edilecek ve ilgili hükümlere riayet edilerek yargılaması yapılıp cezası tayin edilecektir.

TCK da belirlenen suç eylemleri açısından çocukların cezalandırılması yetişkinlerden ayrı bir rejime tabi tutulmamakta, çocukların cezalandırılmasında yetişkin faillerden farklı olarak verilecek cezada indirim ve yaş küçüklüğü de gözetilerek ele alınmaktadır. Yaş küçüklüğünün cezaya etkisi ve cezai ehliyetin oluşması TCK m.31’deki gibi 3 gruba ayırarak incelemek gerekirse;

 

  1. 12 yaşını doldurmamış çocuklar açısından cezai ehliyetin durumu

 Kanun metninden anlaşılacağı üzere 12 yaşın altındaki çocukların fili ve sonucunu anlama yeteneğinin gelişmemiş olduğu kabul edildiğinden, bu yaş aralığındaki çocukların fiil ehliyeti olmadığı gibi, ceza ehliyeti de bulunmamakta, suç teşkil eden eylemlerinden dolayı cezalandırılmaları mümkün olmamaktadır.  Başka bir deyişle 12 yaşını doldurmamış çocuk faillere yaş küçüklüğü nedeniyle ceza verilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Dolayısı ile 12 yaşının altındaki çocuklar için yargılama engeli bulunmaktadır. Ancak devletin çocukları koruma yükümlülüğü de bulunduğundan 12 yaşını ikmal etmemiş çocukların suç oluşturan bir eylemin faili olması durumunda çocuk hakkında koruyucu ve eğitici güvenlik tedbirlerine başvurulabilmesi söz konusudur.

 

  1. 12/15 yaş arası çocuklar açısından cezai ehliyetin durumu

 Suça sürüklenen çocuk açısından ceza sorumluluğunun başlaması ve bu sorumluluğun her çocuk ve fiil için farklılık göstermesi karşısında en detaylı değerlendirme 12/15 yaş aralığındaki failler açısından yapılmalıdır. Kanunun lafzından da görülebileceği üzere burada iki seçenek söz konusu olmaktadır. 12-15 yaş grubundaki bir çocuğun cezai ehliyetinin varlığı, fail çocuğun algılama yeteneğine ve hareketlerini bu algılarla yönlendirme yeteneğine, kısacası suçun ve fiilin anlam ve sonuçlarını anlama yeteneğine sahip olup olmadığına göre değişecektir. Şayet suça sürüklenen çocuğun faili olduğu fiil neticesinde ortaya çıkabilecek hukuki durumu algılama yeteneği var ise çocuk bu suç türü bakımından cezalandırılabilirken; çocuk faili olduğu fiilin hukuki sonuçlarını anlayabilecek algıya bulunmuyor ise ilgili suç bakımından cezalandırılamayacaktır.  Her bir çocuk ve her bir fiil açısından ayrı değerlendirme yapılması zorunludur.

Bu ayrımın netleştirilmesi ise ancak “adli rapor” ve “sosyal inceleme raporu”  olarak adlandırılan uzmanlarca düzenlenecek rapor ile mümkün olmaktadır. Hâkim önüne bu yaş aralığında suça sürüklenen çocuğun yargılanmasına ilişkin dosya geldiğinde, hâkim zorunlu olarak uzmanlar aracılığı ile bu raporları düzenletmek zorundadır. Bu rapor içeriğinde çocuğun cezai ehliyetine ilişkin bir sonuç düzenlenemez, zira buna karar verecek olan hâkimdir. Ancak Hâkim çocuk hakkında kararı verirken ceza ehliyetine ilişkin bu raporu dikkate almalıdır. 12-15 yaş grubundaki çocuklarda alınacak rapor, çocuğun gerçekleştirmiş olduğu suçu oluşturan fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını “algılama” ve bu fiille  bakımından eylemlerini “yönlendirme” yeteneğinin olup olmadığının tespitine cevap bulmaya yönelik olacaktır.

 Yasal düzenleme ile rapor alınacak kurumlarda özen ile belirlenmiş, raporun Adli Tıp Kurumu bünyesinde faaliyet gösteren konu ile ilgili ihtisas kurulundan, yine herhangi bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesinden veya da tam teşekküllü faaliyet gösteren bir devlet hastanesinin çocuk psikiyatrisi polikliniğindeki uzman hekimden alınması gerektiği hükme bağlanmıştır.  Adli rapor düzenlenirken çocuğun  işlemiş olduğu her ayrı suç için “algılama” ve “yönlendirme” yeteneklerinin olup olmadığı belirlenmeli ve bu durum gerekçeli olarak açıklanmalıdır.

Diğer taraftan Çocuk Mahkemesi tarafından yapılan yargılamalarda “sosyal inceleme raporu” aldırılmaktadır. Çocuğun bireysel özelliklerini ve sosyal yaşantısını gösteren bu rapor da uzman bir bilirkişiden alınmalıdır.  Sosyal inceleme raporunu düzenleyen bilirkişi, raporu oluştururken çocuğun içinde bulunduğu aile ortamı, çocuğun ve ailenin  sosyal çevre şartları, eğitimi, fiziksel ve ruhsal gelişimi hakkında bilgilere yer verir. Hâkim ise yargılama esnasında suça sürüklenen çocuğun kusur yeteneğinin var olup olmadığını değerlendirirken, çocuğun, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin takdirinde bilirkişinin hazırlamış bulunduğu sosyal inceleme raporunda yer verilen gözlem, tespit ve değerlendirmeleri dikkate almalıdır. Çocuk mahkemeleri tarafından sosyal inceleme raporu almadan karar verildiği takdirde, kararda sosyal inceleme raporu alınmamasının gerekçesi yazılmak zorundadır.

Netice itibari ile söz konusu yaş aralığındaki çocuğun suç açısından algılama yeteneği var ve buna göre davranışlarını yönlendirebiliyor ise yargılamasının yapılması ancak kanun uyarınca ilgili suçun cezasında indirime gidilmesi gerekmektedir.  Yürürlükteki mevzuat gereğince bu yaş aralığındaki çocuklara müebbet hapis ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları verilemez. Bu yaş aralığındaki çocukların cezası yargılandığı her suç bakımından 7 yılı aşamaz.

 

  1. 15/18 yaş arası çocuklar açısından cezai ehliyetin durumu

Suça konu fiilin işlendiği sırada 15 yaşını doldurmuş fakat 18 yaşını doldurmamış olan kişileri temsil eden yaş ayrımıdır.  Yasa hükmü değerlendirildiğinde bu yaş grubu yaş küçüklüğü kavramının içinde değerlendirilmemektedir. Bu yaş grubundaki çocukların akli melekelerinde herhangi bir anormal durum yok ise isnat edilen suçun anlam ve sonuçlarını algıladığı ve eylemini de bu doğrultuda yönlendirebildiği kabul edilir.

Bu yaş aralığındaki çocuklar yetişkinlerden ceza miktarı bakımından farklı düzenlemeye tabidirler. Bu yaş grubunda ki suça sürüklenen çocuğun yargılaması, özel mahkemeler olan çocuk mahkemeleri veya çocuk ağır ceza mahkemeleri tarafından değerlendirilirken filin karşılığı cezada indirime gidilmesi gerekmektedir. Mevcut mevzuata göre bu yaş aralığındaki suça sürüklenen çocuklara müebbet hapis ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları verilemez. Çocuğun cezalandırılmasına karar verilecek ise ceza miktarları 1/3 oranında olmak üzere indirilir ve suç tipine bakılmaksızın suça sürüklenen çocuğa verilecek cezalar 12 yılı aşamaz.

 

2.CEZA MUHAKEMESİ AÇISINDAN SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUĞUN DURUMU

 

2.1-Çocuklar Hakkında Soruşturma

 

Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin bir yansıması olarak Ceza hukukumuzda da ‘’çocuğun üstün yararı’’ ilkesi benimsenmiş, çocukların korunması ve suç teşkil eden eylemlerin etkisinin en aza indirilmesi, çocuğun topluma yeniden kazandırılması gibi birçok amaç ile çocuk faillere yetişkin faillerden farklı olarak özel bir yargılama usulü uygulanması konusunda yasal düzenleme yapılmıştır. Çocuklar hakkında uygulanacak soruşturma ve kovuşturma usulleri 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nda özel olarak belirlenmiştir.

Çocuklar hakkında işledikleri suçlardan dolayı soruşturma yapılması 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 15 ve 21. maddeleri uyarınca düzenlenmiştir. İlgili Kanunun maddeleri  şu şekildedir:

2.1.1.Soruşturma

 

Yasanın 15. Maddesindeki düzenlemeye göre suça sürüklenen çocuklar bakımından soruşturmalar çocuk suçlarına bakmakla görevli Cumhuriyet Savcısı tarafından yürütülür. Çocuğun ifadesi alınırken ve yine çocuk ile ilgili yapılan diğer soruşturma aşaması işlemlerinde sosyal çalışma görevlisi bulundurulabilir. Yasa 15. maddenin üçüncü fıkrasında çocuk ile ilgili alınması gereken koruyucu ve destekleyici tedbirlerin alınmasını mahkemeden isteme görevini de Cumhuriyet Savcısına vermiştir. 

 

2.1.2.Çocuğun Gözaltında Tutulması

 

Yasanın 16. Maddesinde gözaltına alınacak çocuğun kolluğun özel olarak ayrılmış çocuk biriminde tutulacağı, özel çocuk birimi bulunmayan yerlerde ise yetişkin şüphelilerden ayrı yerde tutulması gerektiği hükme bağlanmıştır.

.

2.1.3.İştirak Halinde İşlenen Suçlar: 17. Maddede ayrı olarak düzenlenmiş bu hususta, çocukların yetişkinler ile birlikte suç işlemesi halinde de suça sürüklenen çocuklar bakımından soruşturma ve kovuşturmanın ayrı yürütülmesi gerektiği, bu durumda da çocuklar hakkında gerekli tedbirlerin alınabileceği, çocuk ile ilgili kovuşturmanın yetişkin ile ilgili genel mahkemelerde yapılan yargılamanın sonucunu bekleyebileceği hükme bağlanmıştır. Maddenin 3. Fıkrasına göre ise davaların birlikte yürütülmesinin zorunlu olması halinde yargılamanın her aşamasında dosyalar genel mahkeme de birleştirilebilir.

 

2.1.4.Çocuğun Nakli

 

18. Maddede çocukların örselenmesini engelleyici bir hüküm getirilmiş ve çocukların nakli esnasında kelepçe vb aletlerin kullanılamayacağı, ancak; çocuğun kaçmasını veya tehlikeli durumların yaşanmasını önlemek içi elzem olduğu durumlarda kolluk tarafından gerekli önlemler alınabilir.

 

2.1.5.Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi

 

 19. Maddede çocuğa yüklenen suçtan dolayı yasal koşullar oluşmuş ise kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilebilir. Buradaki özellik suça sürüklenen çocuklar açısından erteleme süresinin 3 yıl olmasıdır. 

 

2.1.6.Tutuklama Yasağı –Adli Kontrol

 

Yasanın 20. Maddesinde düzenlenmiş olup, yetişkinlere ilişkin adli kontrol düzenlemesinden farklılık göstermektedir.  Madde hükmüne göre çocuklar ile ilgili  soruşturma veya kovuşturma süreçlerinde adli kontrol tedbiri olarak Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu maddesinde sayılan tedbirler uygulanamaz. Bunun yerine ev hapsi, belirlenen bazı yerlere gitmeme veya ancak bazı yerlere gitme, belirlenen kişi ya da kuruluşlarla ilişki kurmamak gibi özel düzenlenmiş kontrol tedbirlerine gerekli olduğu ölçüde karar verilebilir. Adli kontrol süresince ise çocuğa denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından uzman eşlik eder. Böylece çocuğun iyileştirilmesi, suçun etkilerinden korunması ve topluma kazandırılmasında rehberlik ve denetim sağlanmış olur. Suça sürüklenen çocuklardan 15 yaşını doldurmamış olanlara ceza üst sınırı 5 yıldan az olan hapis cezaları için tutuklama kararı verilemeyeceği diğer bir deyişle tutuklama yasağı kanunun 21. Maddesinde düzenlenmiştir. Yine 20. Maddeye göre tutuklama yasağı dışında kalan suça sürüklenen çocuklar hakkında tutuklama kararı ancak bu tedbirlerin işe yaramayacağının gerekçeli olarak ortaya konulması ya da suça sürüklenen çocuğun bu tedbirlere uymaması sonucunda verilebilir. 

 

2.2 Çocuklar Hakkında Kovuşturma

 

Soruşturma aşaması aşamasının sonunda Cumhuriyet savcısında, şüpheli çocuğun soruşturma konusu suçu işlediği yönünde yeterli şüphe oluşursa Cumhuriyet savcısı iddianame hazırlar. Bu iddianame görevli ve yetkili mahkemeye gönderilir. Mahkeme tarafından iddianamenin kabul edilmesi halinde kamu davası açılmış olur ve kovuşturma aşamasına geçilir.

5393 sayılı Çocuk Koruma Kanunu 22. Madde ve devamında ise çocukların işledikleri suçlardan dolayı haklarında yapılacak kovuşturma aşaması düzenlenmiştir. Söz konusu maddelerdeki düzenlemeler şu şekildedir:

2.2.1.Duruşma

 

Kanunun 22. Maddesinde yer verilen düzenlemeye göre suça sürüklenen çocuk hakkında yapılacak duruşmada çocuk dışında hazır bulunabilecekler çocuğun anne ve babası, var ise vasisi, mahkemece görevlendirilmiş sosyal çalışma görevlisi, çocuk koruyucu ailede ise bu kişiler ve çocuk devlet kurumunda bakılıyorsa kurumun temsilcisidir. Çocuğun sorgusunun veya çocukla ilgili diğer işlemler yapıldığı esnada çocuğun yanında sosyal çalışmacı bulundurulabilir. Yine duruşmalarda hazır bulunan çocuk, çocuğun üstün yararı gerektirdiği takdirde duruşma salonundan çıkarılabilir veya sorgusu yapılmış çocuğun kalan duruşmalarda hazır bulundurulmasına gerek görülmeyebilir.

 

2.2.2.Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

 

 Kanunun 22 ve 23.  Maddesinde ise suça sürüklene çocuk ile ilgili yapılan kovuşturma sonucunda CMK daki koşulların varlığı halinde HAGB kararı verilebilir. Burada yetişkinlerden ayrılan kısım denetim süresinin 3 yıl ile sınırlı olmasıdır.

 

2.2.3.Uzlaşma

 

Uzlaşma kurumu Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenmiş olup suça sürüklenen çocuklar bakımından da bu hükümlerin uygulanması mümkündür. yasal düzenleme gereği uzlaştırmada taraf olabilmek için ceza ehliyetinin varlığı gerekmektedir. Zira ceza ehliyeti yok ise bu cezasızlık sebebi olduğundan savcılık dosyasının bu nedenle kapatılması gerekeceğinden uzlaşma uygulanamaz.  Suç tarihinde oniki yaşını ikmal etmemiş çocukların ceza sorumluluğu bulunmadığından, bu çocuklar hakkında ceza kovuşturması yasağı vardır ve uzlaşma tarafı olamazlar.(TCK m.31/1).

 

Ceza sorumluluğu olmayan çocuklarla ilgili çocuklara özgü güvenlik tedbiri muhakemesi başlamaktadır.

 

Suç faili çocuklar açısından uzlaştırmanın sınırları kanunda 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile genişletmiştir. Yapılan değişiklikle birlikte CMK 253/1 m. Ve Ceza Muhakemesi Uzlaştırma Yönetmeliği m.8/2 gereği suça sürüklenen çocuklar yönünden üst sınırı 3 yılın altında kalan hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda da uzlaştırma girişiminde bulunulabilir. Ancak suça sürüklenen çocuk hakkında aynı anda işlediği iddia edilen iki suç var ise ve bunlardan biri uzlaştırma kapsamında değil ise her iki suç açısından uzlaştırma uygulanamaz.

 

12-15 yaş aralığında olan çocuklardan fiilin anlam ve sonucunu algılayamayan çocuklar , on beş yaşını ikmal etmemiş sağır ve dilsizler de ceza ehliyetine sahip olamayacaklarından bunlar hakkında da uzlaşma yapılamaz.

12-15 yaş aralığında olan ve fiilin anlam ve sonucunu algılayan çocuklar ile 15-18 yaş aralığında olan çocukların cezaî sorumlulukları mevcuttur. Dolayısı ile uzlaştırma hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Ancak bu durumda uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine yapılmalıdır.

 

2.3-Koruma Tedbirlerinin Çocuklar Bakımından Uygulanışı

Yukarıda da açıkladığımız üzere çocuğun nakli sırasında yani yakalandıkları yerden karakola veya gözaltına alındığı karakoldan hâkimin huzuruna götürülmeleri esnasında kelepçe vb kullanılamaz, kendisine veya bir başkasına zarar verme veya kaçma ihtimalinde kollukça önlem alınabilir.

 

Gözaltında bulunan çocuklar, kolluğun özel birimi olan çocuk biriminde tutulacak, böyle bir alanın olmaması halinde ise gözaltındaki yetişkinlerden ayrı bir yerde tutulacaktır.

 

Ceza Muhakemesi Kanunu’muzda düzenlenen koruma tedbirlerinden olan adli kontrol kurumu da suça sürüklenen çocuklarda sınırlı şekilde uygulama alanı bulabilir. Kısacası çocuklar hakkında verilebilecek adli kontrol şekilleri Çocuk Koruma Kanunun da açıklandığı üzere yalnızca üç tanedir. Bu 3 adli kontrol şartı bazı yerlere gitmek, belirlenen kişi ya da kuruluşlarla ilişki kurmamak gibi tedbirler olmakla birlikte bunlardan bir ya da birkaçına birlikte karar verilebilir.

 

Ceza hukukumuzda düzenlenen en ağır koruma tedbiri olan tutuklama kararı da çocuklar için yürütülen soruşturmalarda sınırlandırılmıştır, bu konuda da yukarıda ayrıntılı açıklama yapılmıştır.

 

2.4-Cezaların Belirlenmesi

Hâkim önüne gelen dosyada sanığa uygulanacak cezayı belirlerken TCK m.61’deki düzenlemeye göre hareket eder. Türk Ceza Kanunu içeriğinde yaş küçüklüğü kusurluluğu etkileyen bir durum olduğundan somut olayda suça sürüklenen çocuk söz konusu ise, hâkim tarafından TCK m.61’deki kriterler ışığında ve çocuğun içinde yer aldığı yaş grubu gözetilerek belirlenecek cezadan TCK m.31 hükmü uyarınca indirim yapılır.

Çocuğun suçu işlediği tarihteki yaşına göre TCK m.31 hükmün uygulanması gerekmektedir. Burada değinilmesi gereken bir hususta çocuğun yaşının nüfus kayıtlarındakinden farklı olduğunun iddiasıdır. Bu iddianın olduğu bir dosyada mahkeme suça sürüklenen çocuk hakkında yaş tespiti işlemi yapmalı ve yine yaşı suçun işlendiği ana göre değerlendirmelidir. Değindiğimiz yaş gruplarına göre suça sürüklenen çocuğun alacağı cezada yapılacak indirimleri inceleyelim:

Fiili işlediği sırada 12 yaşını ikmal etmemiş çocukların cezai ehliyeti olmadığından fail durumundaki bu çocuklar hakkında hapis cezası verilemez ancak hâkim isterse Çocuk Koruma Kanunu’na göre çocuklara özgü güvenlik tedbirine hükmedebilir.

 

Fiili işlediği sırada 12 yaşını ikmal etmekle 15 yaşını ikmal etmemiş olan çocuklar açısından da belirttiğimiz üzere fiilin anlam ve sonuçlarını anlama  ve bu algıya göre davranışları yönlendirebilme yeteneğinin varlığı her çocuk ve işlemiş olduğu iddia edilen her suç için uzman raporu ile belirlenir ve algılama yeteneği yok ise yine cezalandırılması söz konusu olamayacak ve hâkim dilerse çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmedebilecektir.  

 

Yine 12 yaşını ikmal etmiş olmakla 15 yaşını ikmal etmemiş olan çocuklar açısından da fiilin anlam ve sonuçlarını algılama ve bu algıya göre davranışları yönlendirebilme yeteneğinin varlığına alınacak uzman raporu ile kanaat getirilirse cezalandırılması söz konusu olacaktır.  Bu yaş aralığındaki çocuklar hakkında ceza uygulanacak ise de  ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet hapis cezası verilemez, suçun, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde 12 yıldan 15 yıla; müebbet hapis cezasını gerektiren durumlarda 9 yıldan 11 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilebilir. Bunlar dışında kalan hürriyeti bağlayıcı cezaların ise yarı oranında indirim uygulanır. Ancak yine de her fiil için verilecek hürriyeti bağlayıcı ceza 7 yıldan fazla olamaz.

 

 15-18 yaş aralığında bulunan çocuklar açısından ise ceza sorumluluğu tamdır. Ancak onarıcı hukuk anlayışının bir sonucu olarak bu çocuklara verilecek cezalarda indirim yapılmaktadır. Buna göre bu yaş aralığındaki çocukların eylemlerinin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi durumunda 18 yıldan 24 yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi durumunda 12 ila 15 yıl arasında hürriyeti bağlayıcı cezaya, bunlar dışında kalan hürriyeti bağlayıcı cezaların ise üçte biri indirilerek ceza belirlenir. Ancak bu durumda dahi her fiil için verilecek hapis cezası 12 yıldan fazla olamayacaktır.

 

Hapis cezası ile ve adli para cezasının seçimlik olarak düzenlendiği suçlarda ise, hâkimin öncelikle cezanın türünü tespit etmesi gerekmekte, bu tespiti yaparken ise genel kural olarak çocuk hakkında hapis cezası verilmesinin son seçenek olduğunu düşünerek karar vermelidir.  Dolayısı ile hapis cezası ile adli para cezasının tercihli şekilde yer aldığı suçlarda suça sürüklenen çocuk açısından adli para cezası tercih edilmelidir.

2.5-Güvenlik Tedbirlerinin Belirlenmesi

Güvenlik tedbirleri toplum açısından tehlikeli suçlular için cezaya alternatif veya ceza ile birlikte uygulanan bir tedbir türü olmakla beraber asıl amaç failin rehabilite edilmesi ve topluma kazandırılmadır. Uygulanacak güvenlik tedbiri fail ile orantılı olacak şekilde belirlenir.

Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri Çocuk Koruma Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bu tedbirler ilgililerin veya ilgili kurumları talebi üzerine aile ve çocuk mahkemeleri aracılığı ile veya bu mahkemelerce gerekli görüldüğü halde resen alınabilir. Bu tedbirleri inceleme konusu yaptığımızda:

2.5.1.Danışmanlık Tedbiri

 

ÇKK 5/1-a maddesinde düzenlenmiş olmakla birlikte çocuğun bakımından sorumlu olan kimselere çocuğun yetiştirilmesi ile ilgili gerekli konularda; çocuklara ise Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi yansıması olarak kendi eğitim ve gelişimleri ile ilgili problemlerin çözümünde yol göstermeye yönelik bir tedbirdir. 

 

 

2.5.2.Eğitim Tedbiri

 

 ÇKK. 5/1-b maddesinde düzenlenmiş olmakla birlikte çocuğun bir eğitim kurumuna devam etmesinin sağlanması, eğitim alması mümkün olmayan çocukların ise evde eğitim alması, eğer özel eğitim alması gereken çocuklar var ise  ihtiyaçları doğrultusunda ilgili eğitim kurumuna devam etmesi,  bu hususlarda çocuğun kendisine, ailesine, öğretmenlerine ve okul personeline; uzman personel, araç gereç sağlanması amacı güden tedbirler ile çocuğun iş ve meslek edinmesi amacıyla bir meslek veya sanat edinme kursuna gitmesine veya meslek sahibi bir ustanın yanına yahut kamu ya da özel sektöre ait işyerlerine yerleştirilmesine yönelik tedbirlerdir.

 

2.5.3.Bakım Tedbiri

 

ÇKK. 5/1-c maddesinde düzenlenmiş olmakla birlikte çocuğun bakımından sorumlu olan kişinin bu görevlerini herhangi bir sebeple yapamaması durumunda, çocuğun resmi veya özel bakım yurdu ya da koruyucu aile hizmetlerinden faydalandırılması veya bu kurumlara yerleştirilmesine yönelik tedbirlerdir.  Bu tedbirler ilgili kurumların talebi ile mahkemeden alınabileceği gibi,  mahkemelerce önüne gelen dosaylarda ihtiyaç olması halinde resen de bu tedbirlere karar verilebilir.

 

2.5.4.Sağlık Tedbiri

 

 

ÇKK.  5/1-d maddesinde düzenlenmiş olmakla birlikte çocuğun ruhsal ve fizki sağlının korunmasına veya gerekli ise çocuğun tedavi edilmesine yönelik, yine bağımlılık sz konusu ise bunun sonlandırılmasına yönelik tedbirlerdir. 

 

2.5.5.Barınma

 

ÇKK.

 5/1-e maddesinde düzenlenmiş olmakla birlikte barınacak herhangi bir yeri bulunmayan, yanında çocukları olan yetişkine veya hamile kadınlardan tehlike içinde olanlara barınma imkânı sağlayan tedbirlerdir. Burada yetişkine uygulanan tedbir dolaylı bir şekilde çocukları hedef almaktadır.

 

2.6-Çocuk Yargılamalarında Görevli ve Yetkili Mahkemelerin Özellikleri

Çocuklar için özel olarak kurulmuş çocuk mahkemeleri ve çocuk ağır ceza mahkemeleri bulunmaktadır. Çocuk mahkemesinde görülen duruşmalara Cumhuriyet savcısı katılmaz. Çocuk ağır ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalar ise kapalı yapılır.

Bu özel mahkemelerin kurulmadığı yerlerde, asliye ceza mahkemeleri ve ağır ceza mahkemelerinde yargılama yapılabilir ancak bu yargılamalarda mahkemeler  ilgili dosyalara çocuk mahkemesi veya çocuk ağır ceza mahkemesi sıfatı ile ilgili kanun hükümlerini gözeterek yargılama yapabilir.

2.7-Çocuklar Yargılamalarında Diğer Önemli Düzenlemeler

Dava zamanaşımı hususunda da suça sürüklenen çocuklar açısından TCK’nın 66. maddesinin 1. fıkrasında belirlenen süreler, 2. fıkra hükmüne göre; 12-15 yaş aralığındaki çocuklar için yarısı, 15-18 yaş grubu çocuklar için ise üçte ikisi olarak öngörülmüştür.

 

Ceza zamanaşımı açısından da TCK’nın 68. maddesinin 1. fıkrasındaki belirlenen süreler, maddenin 2. Fıkrasında 12-15 yaş grubu çocuklar için yarısı, 15-18 yaş grubu çocuklar için üçte ikisi olarak öngörülmüştür.

 

Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 234/2. maddesi uyarınca, suç mağdurunun 18 yaşını doldurmamış olması halinde kendi isteğinin olup olmadığına bakılmaksızın kendisi için bir vekil görevlendirilir.

 

TCK’nın 50. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, daha önce hapis cezasına mahkûm olmamak koşulu ile fiilli işlediği anda 18 yaşını ikmal etmiş çocuklar açısından bir yıl veya daha az süreli hürriyeti bağlayıcı ceza ve adli para cezasına veya mağdurun zararın tamamının tazminine zorunlu olarak çevrilir. Bu şekilde belli sınırın altındaki cezalarda çocuğun hürriyeti bağlayıcı ceza almasının önüne geçilmiş olmaktadır.

 

TCK’nın 51/1. maddesi uyarınca, fiili işlediği sırada 18 yaşını ikmal etmiş çocuklarda ertelemenin üst sınırı 3 yıldır. Bu da çocukların daha az süre ile denetim altında olması anlamını taşımakta ve ikinci suçun işlenmesi halinde ilk cezanın da infaz edilmesi ihtimalini azaltmaktadır.

 

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107/5. maddesi uyarınca, koşullu salıverilme süresinin hesaplanmasında da hükümlü çocuğun 15 yaşını doldurana kadar infaz kurumunda geçirdiği bir gün iki gün olarak değerlendirilir. Dolayısı ile çocukların yetişkin hükümlülere göre yarı oranında daha az süre kapalı ceza infaz kurumunda kalması söz konusu olmaktadır.

 

18 yaşından küçük çocuklar hakkında TCK’nın 53/1. maddesinde sayılan hak yoksunluklarına (örneğin; seçme ve seçilme hakkından yoksunluk) hükmedilemez.

 

Çocuklar hakkındaki hapis cezaları da çocuklara özgü hazırlanmış çocuk kapalı ceza evleri veya çocuk eğitim evlerinde infaz edilir. Böylece çocukların cezaevi koşullarından olumsuz etkilenmesinin önüne geçilmesi sağlanmış ve çocuğun rehabilitesinin de kolaylaştırılması hedeflenmiştir.

 

Suça sürüklenen çocuklar hakkında hükmedilen adli para cezası ile hapis cezasından çevrilen adli para cezasının ödenmemesi halinde, bu cezalar hapis cezasına çevrilemez. Kamu alacaklarının tahsili usulüne göre bu cezaların tahsiline gidilir.

 

CMK 182 ve 185. Maddeleri gereği her ne kadar adil yargılanma, suç ve cezanın kanuniliği, alenilik gibi genel ceza hükümlerinin yansıması olarak duruşmanın herkese açık olduğu hükme bağlanmış ise de istisna olarak on sekiz yaşını doldurmamış çocuklar hakkında görülen davaların duruşmalarının kapalı yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.  Ancak buna riayet edilmemesi Yargıtay tarafından bozma nedeni yapılmamış, bu durumun esasa etkili olmadığına kanaat getirilerek karar tesis edilmiştir.

 

3.CEZA SİSTEMİMİZDE MAĞDUR AÇISINDAN YAŞIN ÖNEMİ

 

Yukarıda da izah ettiğimiz üzere TCK 6.md hükmü gereğince ceza kanunlarının uygulanmasında “çocuk” denildiğinde; on sekiz yaşını doldurmamış kişi anlaşılmaktadır. TCK’nın bazı maddelerinde tanımlanan suçların mağdurunun çocuk olması durumunda ceza tayini ve alınacak tedbirler ayrıca düzenlenmiştir. Pek tabi ki her suçun mağduru çocuk olabilir. Ancak öyle suçlar vardır ki yasa koyucu bu suçların çocuklara karşı işlenmesi halinde nitelikli hal kabul ederek ve farklı fıkralarda bu durumu düzenleyerek cezada artırıma gitmiştir.

Aşağıda özellikli suç tipleri açısından konu değerlendirilecek olmakla birlikte,  Çocuk Mahkemeleri, Çocuk Ağır Ceza Mahkemeleri varlığı çocuk faillerin yargılaması için mevcutken, Polis ve Jandarma da var olan çocuk merkezleri, ayrıca çocuk mağdurların beyanlarının alınması için özel olarak düzenlenen çocuk izleme merkezleri ve adliyelerde oluşturulan mağdur ifade birimleri çocuk mağdurların fail ve fiilden defalarca örselenmesini engelleyici, psikolojik olarak çocuk mağdurların üzerindeki olumsuz etkiyi azaltmayı hedefleyici birimlerdir. Çocuklar polis ve jandarma da sivil giyinimli polisler ile muhatap olmakta, gerekli durumlarda pedagog eşliğinde dinlenmektedir. Ayrıca avukatının olmaması halinde kendisine devlet tarafından avukat atanmaktadır. Yine çocuk izleme merkezlerinde çocuklar için özel alanlar oluşturulmuş, çocuk mağdurlar pedagog eşliğinde dinlenerek beyanı alınmaktadır. Yargılama esnasında duruşma salonuna getirilerek hem ortamdan korkmaması, hem de faili görerek olumsuz etkilenmesinin önlenmesi adına mağdur çocuk ayrı bir oda da pedagog eşliğinde dinlenmektedir. CMK.nun 236/3. maddesi açık hükmü nedeniyle mağdur çocuklar mahkemece dinlenirken  psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişinin de refakatte bulundurulması ve bu uzmanın mağdur çocuğun  beyanlarını değerlendirmesinden sonra sonuca varılması gerekli ve mümkün ise bu çocukların bir defa dinlenilmesi öngörülmüştür.

Bu genel açıklamalardan sonra TCK da mağdurun çocuk olmasının nitelikli hal kabul edildiği suç tiplerini incelemek yerinde olacaktır.


3.1-TCK’nın 38. Maddesi “Suça Azmettirme” Suçu

                        Bir başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile tıpkı suçun failiymiş gibi cezalandırılır. Çocukların suça azmettirilmesi halinde verilecek ceza yarı oranında arttırılır.

3.2-TCK’nın 80. maddesi “İnsan ticareti” Suçu

Bu suç açısından da kanun suç tanımı olarak belirlediği eylemler amaçlanarak 18 yaşını doldurmamış olanların tutulması, bir yerden bir yere nakledilmesi halinde suç eylemleri gerçekleşmese dahi suç oluşmuş kabul edilmektedir. 

 

3.3-TCK’nın 81.madde ve nitelikli 82. Madde devamı  “Kasten adam öldürme” Suçu

 

Çocuğa karşı işlenmesi durumunda kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. Burada çocuk kavramı biraz daha tartışmalıdır. Zira aşağıda inceleneceği üzere cenine karşı suçlar da mevcuttur. Dolayısı ile md. 81 deki suçun oluşması için doğumun başlamış olması, bir kısım vücudunun ana rahminden çıkmış olması ve çocuğun sağ olması gerekmektedir. Çocuğun yaşama kabiliyetine sahip olması gerekmemekte, sağ doğması yeterli olmaktadır.  Bu suç açısından diğer bir tartışma konusu çocuğun düşürülmesi kastı ile yapılan eylemler neticesinde çocuğun dünyaya gelmesi ve ölmesi halinde ceza tayininin kasten adam öldürme mi yoksa çocuk düşürtme suçu mu oluştuğu hususundadır. Burada dikkat edilmesi gereken çocuğun dünyaya geldikten sonraki ölüm nedeninin çocuk düşürtme kastı ile yapılan eylemler ile aynı olup olmadığıdır. Bu eyleme bağlı olarak ölmüş ise çocuk düşürtme suçu oluşacaktır. Burada mağdur artık çocuk değil, anne olacaktır.

 

Dünyaya gelen ve bir anlık olsa nefes alan çocuğun insana benzememesi, engelli olması, uzuv eksikliğinin bulunması, bir kısım organlarının fazla olması, ikiz olması gibi özelliklerin suçun oluşmasında önemi bulunmamaktadır. 

 

 

3.4-TCK’nın 86. maddesi ve devamı “Kasten Yaralama” Suçu

Kişinin bedeninde acı çekmesine veya bedeni sağlığının veya algılama yeteneğinin bozulmasına sebep olan her eylem bu suçun oluşması için yeterli olacaktır.

 

Kanunun 86/3 düzenlemesine göre beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak kişilere karşı suçun işlenmesi nitelikli haldir.  Maddenin gerekçesine göre çocuk olmak, ileri yaşta olmak fiziki güçsüzlük, fiziki veya akli melekeler açısından malullük gibi sebepler sıralanmışken, doktrinde uyku, alkol veya uyuşturucu etkisinde olma gibi sebepler de bu fıkra hükmü kapsamında kabul edilmiştir. 

 

 Kasten yaralama suçunun çocuğa karşı işlemesi halinde de cezası yarı oranında artırılacaktır.

 

3.5-TCK’nın 90.maddesi  “İnsan üzerinde deney” Suçu

Çocuk üzerinde bilimsel bir deney yapılmasının ceza gerektirmemesi hali için kanunda zikredilen genel kurallara uyulması dışında bazı ek koruyucu koşullar sıralanmıştır. Bu koşulların tamamının varlığı halinde çocuk üzerinde deney yapılması hukuka uygun olacaktır. Bu koşullan yapılan deneylerin çocuklar üzerinde yapılmasının gerekliliğinin mutlak olması, çocuğun rızasının yanı sıra velisinin de rızasının olması ve deney ile ilgili onay verecek kurulda çocuk uzmanı doktorun da olması şeklinde sıralanabilir. Anlaşılacağı üzere çocuk üzerinde deney yapılabilmesi için önce büyükler üzerinde yapılması ve sonrasında deney ile varılmak istenen sonuca ulaşması için çocuklar üzerinde de yapılmasının mutlak zorunluluk olması gerekmektedir. Sonrasında ise rıza açıklama yeteneğine sahip çocuğun rıza göstermesi aranmış olup, burada kriter Medeni Kanun da aranan şartlardır. Ancak sadece çocuğun rızası ile yetinilmemiş, çocuğun velisi, vasisi veya bakımından sorumlu olan kişinin de açık rızası aranmıştır. 

 

3.6-TCK’nın 94.- 96.maddesinde “İşkence ve Eziyet” Suçu

  Anayasa madde 17/3 gereği kimseye işkence ve eziyet yapılamaz ve kötü muamelede bulunulamaz. Bunun karşılığı olarak da bu eylemler TCK da işkence ve eziyet eylemleri olarak tanımlanarak cezai yaptırıma bağlanmıştır.

İşkence fiilinin çocuğa karşı işlenmesi halinde cezanın miktarı arttırılarak 8-15 yıl hapis cezası verilmektedir.

 

İnsan onuruna yakışmayan, bedensel veya ruhsal açıdan acı veren sistematik eylemler eziyet olarak tanımlanabilir. Eziyet fiilinin çocuğa karşı işlenmesi halinde maddenin 2. Fıkrası uyarınca  cezanın miktarı arttırılarak 2-5 yıl arasında olan ceza 3-8 yıl arasına yükseltilmiştir.

 

3.7- TCK’nın 97. Ve 98. Maddesi “ Terk etme” - “Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi” Suçu

 Yaşı ve hastalığı nedeni ile kendisini idare edemeyecek kişilerin terk edilmesi madde 97 de tanımlı terk suçunun oluşmasını sağlamakla birlikte, bu terk eyleminden dolayı hastalığın açığa çıkması, yaralanma ve ölüm meydana gelmesi halinde ise netice sebebi ile ağırlaşmış suç hükümleri uygulanmaktadır.

 

Yine yardım ve bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu kanunun 98. Maddesinde düzenlenmiş olup, yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısı ile kendisini idare edemeyecek kişiye karşı içinde bulunulan koşullarda yardım etmeyen veya ilgililere bildirimde bulunmayan kişi cezalandırılmaktadır.

 

Her iki kanun maddesi “Yaşı veya hastalığı” ile başlamakla çocuk mağdurların da bu suçların kapsamında olduğu açıktır.  Dolayısı ile mağdurun çocuk olması bu suç tiplerinin özelliklerinden biridir.

 

3.8- TCK’nın 99. Maddesi -100. Maddesi  “ Çocuk Düşürtme -“ Çocuk Düşürme”  Suçu

2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun göz önünde bulundurularak TCK 99. Maddede çocuk düşürme ve çocuk düşürtme suçları düzenlenmiştir.

 

Bu suç maddesi ile korunan yarar hem kadının anne olma hakkı hem de ceninin yaşama hakkıdır. 

 

            TCK anlamında bu suç düzenlemesinde mağdur kadındır. Ancak suçun konusunun cenin olması ve sağ ve tam doğma koşulunun oluşabilmesi için anne karnında da korunması gerektiğinden bu suç tipi de çocuk olmanın ceza kanunu açısından bir sonucu olarak değerlendirilerek çalışmamızda incelenmiştir.

 

3.9-TCK’nın 103.maddesi “Çocukların Cinsel İstismarı” Suçu

 Bu suç tanımı bir çok kriterle ve karşılığında farklı cezalar ile düzenlenmiştir. Yasa sistematiğine göre incelemek gerekirse;

 

Maddenin 1. Fıkrasında çocuğun cinsel istismarının 3-8 yıl aralığında hapis cezası ile cezalandırılması öngörülmüş ve cinsel istismar fiili onbeş yaşın atındaki her çocuğa karşı gerçekleştirilen her tür cinsel eylem ve yine diğer çocuklar için ise sadece cebir, tehdit ve hile ile gerçekleştirilen her türlü cinsel eylem olarak tanımlanmıştır. 

 

Maddenin 2. Fıkrasında ise cinsel istismar eyleminin mağdurun vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda ceza arttırılarak 8-15 yıl aralığında hapis cezası olarak öngörülmüştür.

 

Maddenin  3. Fıkrasında ise cinsel istismar eyleminin çocuğun belirli kan hısımlar ile üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi halinde yarı oranında arttırılan bir ceza öngörülmüştür. 

Maddenin 4. Fıkrasında da yine cinsel istismar fiilinin 15 yaşını doldurmamış çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanılarak gerçekleştirilmesi halinde yarı oranında bir artırım öngörülmüştür.

 

Maddenin 5. Fıkrasında eylem esnasında başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması halinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin de uygulanacağına hükmedilmiştir.

 

Maddenin 6. Fıkrasında eylem sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde faile verilecek cezanın 15 yıldan az olamayacağı belirlenmiştir.

 

Maddenin 7. Fıkrasında mağdurun eylem nedeni ile ölümü veya bitkisel hayata girmesi durumunda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmedileceği belirlenmiştir.

İstismar kavramının bir şekli de cinsel istismar eylemidir.Çocuğun cinsel istismarı ise, çocuğun cinsel doyum için kötüye kullanılmasıdır.

 

3.10-TCK’nın “Reşit Olmayanla Cinsel İlişki” Suçu

Suç açısından yasa koyucu şikâyet şartını aramış ve 15 yaşı bitirmiş çocukla cebir, tehdit ve hile olmaksızın cinsel ilişkiyi 2-5 yıl aralığında hapis cezası ile müeyyideye bağlamıştır.  Ancak 2. Ve 3. Fıkralarda yapılan düzenleme ile mağdur ile evlenme yasağı olan kişilerin veya evlat edinme süreci öncesinde çocuğun bakımını üstlenen, koruyucu aile çerçevesinde bakımını ve korunmasını yükümlenen kişi tarafından bu eylemi gerçekleştirmesi halinde şikâyet aranmaksızın 10-15 yıl aralığında cezaya hükmedilmesi öngörülmüştür.

 

3.11-TCK’nın 105. maddesi “Cinsel Taciz” Suçu

Fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde suçun müeyyidesi arttırılmıştır. Yine çocuğa karşı gerçekleştirilen bu suçun failinin kamu görevinin işlemesi ile vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından işlenmesi halinde de ceza arttırılacaktır.

 

3.12-TCK’nin 109.maddesi  “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” Suçu

Kişiyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak özgürlüğünden yoksun kılan kişi 109. Madde gereği suç oluşturacak bir eylem gerçekleştirmiş olup, cezalandırılması hükme bağlanmıştır. Görüldüğü üzere seçimlik hareketli bir suçtur. Suçun oluşması için sürenin uzun olmasına gerek bulunmayıp, kısa süreliğine özgürlüğün kısıtlanması yeterli kabul edilmiştir. 

 

Maddenin f fıkrası gereği, suçun çocuğa karşı işlenmesi halinde ceza bir kat arttırılarak tayin edilecektir.

 

3.13-TCK’nın 188. Maddesi “Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde ve Çocuk” Suçu

Bu suç açısından da maddenin çocuğa satılması halinde faile verilecek cezanın 15 yıldan az olamayacağı hükme bağlanmıştır.

 

3.14-TCK’nın 194. Maddesi “Sağlık İçin Tehlike Oluşturabilecek Maddeler” Suçu

Bu tip maddelerin   çocukların tüketimine sunan kişinin altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması öngörülmüştür.

3.15-TCK’nın 231.maddesi “Çocuğun soy bağını değiştirme” Suçu

 Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesinin çocukların soy bağını bilme hakkı bulunmaktadır. Bu da ancak ilgili kütüklerin sağlıklı tutulması ile mümkün olacaktır. Bu nedenle de TCK da bu kanun maddesi ile çocuğun soy bağını değiştiren veya gizleyen kişinin 1-3 yıl aralığında hapis cezası ile cezalandırılması öngörülmüştür. Sağlık kurumlarındaki personelin görevini yerine getirirken özenli davranmaması sonucu bir çocuğun başka bir çocukla karıştırılmasına neden olması da suç olarak tanımlanmış ve bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması öngörülmüştür.

 

3.16-TCK’nın 232.maddesi “Aile içinde kötü muamele” Suçu

Kötü muamele eylemi kanunda tanımlanmamış olmakla beraber, aynı konutta yaşadığı kişiye kötü muamelede bulunmak iki aydan bir yıla kadar hapis cezasına ve disiplin ve terbiye hakkından doğan disiplin yetkisini kötüye kullanan kişiye, bir yıla kadar hapis cezası verilmesi öngörülmüştür. Bu suçun mağdurunun çocuk olması yüksek muhtemeldir.

 

3.17-TCK’nın 233. Maddesi “Aile Hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali” Suçu

 Maddenin 1. Fıkrasında MK anlamında çocuğa karşı aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi mağdurun şikâyeti üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile maddenin 3. Fıkrasında ise velayet hakkı kendisinde olmasa dahi failin itiyadi sarhoşluk, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanması veya onur kırıcı davranış ile özen yoksunluğu nedeni ile çocuğun ahlak, güvenlik ve sağlığını tehlikeye sokması halinde üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması öngörülmüştür. .

 

3.18-TCK’nın 234.maddesi  “Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması” Suçu

16 yaşından küçük çocuğun velisi, vasisi veya sorumluluğu altında olduğu kişinin yanından kaçırılması ve alıkonulması hali suç olarak tanımlanmıştır.

 

Burada genel yaş küçüklüğü kavramı dışına çıkan yasa koyucu 16 yaşını bitirmemiş kişiyi velayet hakkı kendisinden alınmış olan veli, vasi veya bakım ve gözetimi altında tutan kimsenin yanından cebir ve tehdit kullanmadan kaçırması ve alıkoyması suç olarak tanımlanmış ve üç aydan bir yıla hapis cezası öngörülmüştür. 

 

Ancak 2. Fıkrada fiilin 12 yaşını doldurmamış çocuğa karşı ve cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi halinde cezanın bir kat artırılarak tayini gerekecektir.

 

Maddenin 3. Fıkrasında kanuni temsilcisinin rızası olmadan evi terk eden çocuğu yanında bulundurmak suç olarak tanımlanmıştır.

 

3.19-TCK’nın 228. maddesi “Çocukların Kumar Oynaması”  Suçu

Çocukların kumar oynaması için yer ve imkân sağlanması halinde, faile verilecek cezanın bir kat artırılması öngörülmüştür.  

3.20-TCK’nın 229. Maddesi “Dilencilik” Suçu

 Çocukların dilencilikte araç olarak kullanılması suç olarak tanımlanmış ve eyleme bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Suçun üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımları ya da eş tarafından işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılacak ve örgüt faaliyeti içinde eylem gerçekleştirilmiş ise ceza bir kat artırılacaktır.

 

3.21-TCK’nın 226 maddesi “müstehcenlik” Suçu

 TCK da “Genel Ahlaka Karşı Suçlar” bölümünde 226. Maddede müstehcenlik suçu düzenlenmiştir. Normatif Bir kavram olan müstehcenlik olgusunun tespitinde toplumun belli bir kesiminin değil, genelinin yargılarına göre hareket edilmelidir.

Müstehcenliğin yaptırıma bağlanması aynı zamanda uluslararası hukukunda gereğidir.

 

Kanun metninden suçun genel olarak yetişkinlere ve topluma işlenmesi ve çocuğa karşı işlenmesi farklı düzenlenmiştir. Müstehcenlik suçunun yetişkinlere ve topluma karşı işlenmesi genelde cinsel taciz oluşturmayan, belli bir kişi hedef alınmayan, toplum ahlakını zedeleyen davranışlar yolu ile gerçekleşmektedir.

 

Çocuğa karşı ise birçok seçimlik hareket suçun eylemini oluşturmaktadır. Bir çocuğa,  müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten,  bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösteren, görülebilecek şekilde sergileyen, okuyan, okutan, söyleyen, söyleten, kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır. Dolayısı ile seçimlik hareketlerden birinin gerçekleşmesi yeterlidir. 

 

3.22- TCK’nın 226. Maddesi “çocuk pornografisi” Suçu

  Müstehcen içeriklerin oluşumunda çocukların kullanılması halinde faile beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ve adli para cezası ile bu ürünleri ülkeye sokan, basan, dağıtan, depolayan, nakleden, ihraç eden, bulunduran, başkalarının kullanımına sunan kişiye ise iki yıldan beş yıla hapis cezası ve adli para cezası verilmesi hükme bağlanmıştır. Bu ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden ya da çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlayan kişi de yasa gereği altı yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacaktır.

 

3.23-TCK’nın 227. Maddesi “Çocuğu Fuhşa Teşvik” Suçu

Burada da yasa koyucu eylemi dört yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırmayı öngörmüştür. Bu suç bakımından eylemlerin gerçekleşmesi aranmamakta, hazırlık aşamasında da fail cezalandırılmaktadır.

 

3.24-TCK’nın 278. Maddesi “Suçu Bildirmeme” Suçu

Suçun temel halinde faile verilecek cezanın,  mağdurun on beş yaşını bitirmemiş bir çocuk olması halinde yarı oranında artırılarak tayini öngörülmüştür.

SONUÇ

Bu çalışmada TCK, CMK, ÇKK açısından çocuk adalet sistemimiz ortaya konulmuştur. Devletin gerek uluslararası metinler gereği çocukları koruma yükümlülüğü, gerek çocukların biyolojik dezavantajı gerek ise toplumumuzun çocuğa olan korumacı tavrı yasa koyucuyu da korumacı bir ceza sistemine yöneltmiştir.

Çocukların ceza sorumluluğu belli yaş aralıkları ile düzenlenmiş, 12 yaşını ikmal etmiş  çocukların cezai sorumluluğu olmadığı, 12 yaşını ikmal etmiş ancak 15 yaşını ikmal etmemiş çocukların işledikleri fiillerin anlam ve sonucunu anlayabilmesi ve elemlerini bu algı ile yönetebilmesi durumuna göre cezai sorumluluğu belirlenmiş ve 15 yaşını ikmal edip 18 yaşını ikmal etmemiş çocukların da ceza sorumluluğunun varlığı kabul edilmiştir.

Ceza sorumluluğu kabul edilen çocukların soruşturma ve kovuşturma usulleri farklı olduğu gibi, cezalarda çocuk olmanın genel bir indirim sebebi olduğu söylenebilir. Yine infaz yasası açısından da çocuk hükümlüler için özel düzenlemeler mevcuttur.

Failler gibi mağdurlar açısından da çocuk olmanın sonuçları vardır ve bu genel olarak fail açısından cezanın artırılması sebebidir. Mağdur açısından da beyan ve ifade alma süreçleri yetişkinlerden farklı düzenlenmiştir.

Yasa koyucu hem mağdur hem de fail çocukları için güvenlik tedbirleri de belirlemiştir. Bu güvenlik tedbirleri sürecine özel bir rejim getirmiş, çocukların adli rapor ve sosyal inceleme raporları ile durumunun belirlenerek hareket edilmesini ayrıntılı şekilde düzenlemiştir.

Bu kadar korumacı bir sistemin temel insan haklarının yansıması olan çocuk hakları açısından kısıtlama oluşturduğu düşünülebilir ise de çocukların fiziksel ve biyolojik olarak yetişkin bireylerden daha fazla olay ve durumlardan etkilenecekleri gerçeği karşısında çocukların suç teşkil eden eylemlerden korunmasının veya fail çocukların yargılama sürecinin farklı usullerle yapılarak onarıcı bir süreç izlenmesi, mağdur çocukların travmadan korunması ve maruz kaldığı eylemin etkilerinin ortadan kaldırılmasının daha önemli bir hedef olduğu aşikârdır. Aynı zaman da çocukların mağdur olduğu suçlarda, özellikle öldürme, kasten yaralama ve cinsel istismar suçlarında toplumun vicdanının da yaralandığı dikkate alındığında toplumun barışı ve huzuru için de çocukların korunmasının özgürlüklerin belli oranda önüne geçmesi kabul edilebilir bir olgudur.

Gerek fail çocukların gerek ise mağdur çocukların olayın etkisinden psikolojik olarak en az etki ile çıkması, yeniden topluma kazandırılabilmeleri adına onarıcı adalet sisteminin varlığı önemli olmakla birlikte, uygulamanın daha profesyonel ve pratik olması ile işlerlik kazanacağı, bu çocukların ebeveynlerine de destek verilmesinin süreç açısından önemli olduğu kavranarak mevzuatın bu açıdan yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.